
Dijital Platformlarda Vergilendirme: Influencerların Vergilendirilmesi
1.Giriş
Artan teknolojinin yanı sıra dünyanın içinde bulunan koşullarla birlikte dijital platformların önemi son 1 yılda vazgeçilmez konuma gelmiştir. Dijital platformlar insanların sosyalleştiği, alışveriş yaptığı, paylaşım yaptığı, iletişim kurduğu, ilham aldığı ve çok uzun süreler geçirdiği alanlar haline gelmiştir.
Sosyal medyalar, günümüzde çok geniş kitlelere hitap eden platformlar haline gelmesinin yanı sıra, sıradan bir vatandaş için bile bir kazanç kapısı olabilmektedir. Birçok sosyal medyaya artık insanlar bir gelir kapısı amacıyla yaklaşmakta ve bu anlamda içerik üretmektedirler. Bu kazanç ise çoğunlukla sosyal medya üzerinden yapılan reklamlar yolu ile olmaktadır. Bu konunun diğer bir boyutu ise sosyal medya platformu şirketler ve e-ticaret pazarlarının elde ettiği gelirlerdir. Bu kuruluşların faaliyet gösterdiği ülkede temsilcisi olmaması durumunda vergi ödeme yükümlülüğü olmamaktadır. Bu ise vergi ödeme konusunda ciddi bir adaletsizliğe neden olmakta, daha da kötüsü bu adaletsizlik hukuka aykırı olmamaktadır.
2.Dijital Platform Konusu ve Vergi Mükellefiyeti
Dijital platformlar sosyal medya da dahil olmak üzere tüm e-ticaret siteleri, blog ve diğer internet sitelerini kapsar bir anlamda kullanılmaktadır. İnternet üzerinden kazanç sağlama yolları pandemi süreci ile birlikte çeşitlenen ve büyüyen bir sektöre dönüşmüştür. Dijital platformlar yolu ile sağlanan gelirin iki farklı yönü bulunmaktadır: e-ticaret ve sosyal medya. Elektronik ticaret siteleri 2000’li yılların başında teknolojik gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve günümüzde dünya ekonomisinin yapı taşlarından biri haline gelmiştir. E-ticaretin en temel yararı düşük sermaye ile sınırları geniş bir pazara açılma şansıdır. E-ticaret konusu bu makalenin kapsamı dışında kalmaktadır.
İnternet ve teknolojik gelişmeler yepyeni gelir kapılarının oluşmasına neden olmuştur. Bu gelir kapısı sosyal medya alanlarının çok geniş kullanıcı kitlelerine ulaşması ve buradan özellikle reklam gelirleri elde edilmesi ile olmuştur. Sosyal medyada vergilendirme konusunun da iki ayağı bulunmaktadır: sosyal medya kullanıcılarının vergilendirilmesi ile sosyal medya platformlarının vergilendirilmesi. Bu ayrımın yapılmasının nedeni sosyal medya kullanıcılarının günümüzde çok takipçili sayfalar üzerinden iş birliklerinde bulunarak gelir elde edebiliyor olması ile bu platformların vergilendirilmesi konusunun birbirinden ayrı incelenmesi gerekliliğidir. Sosyal medya platformları bir merkez ülkede kurulmuş olmalarına rağmen, neredeyse tüm dünyaya ulaşabilecek potansiyele ve etkiye sahiptir. Bu durum sosyal medya platformlarının vergilendirilmesi konusunda ülkelerde ciddi sorunlara ve belirsizliklere yol açmaktadır. Tüm bu haklı endişelere rağmen ICC, OECD ve BusinessEurope 2018 yılında yapılan konferanslarda dijital ekonominin vergi idarelerine büyük kazançlar sağladığı konusunda hemfikir olmuştur. [1] Dijitalleşmenin vergi idarelerinde de uyarlama sağlaması ve dijitalleşmiş dünyanın vergi kuralları açısından küresel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulması ile global bir yaklaşım ihtimali doğurması da devletler açısından büyük avantajlar olarak değerlendirilmektedir.
Sosyal medya kullanıcılarının vergilendirilmesi konusu, “influencer” veya “fenomen” şeklinde isimlendirilen büyük kitlelere ulaşabilen bazı sosyal medya kullanıcılarının bu yol ile elde ettikleri kazançları ile ilgilidir. Günümüzde daha çok “Instagram, Youtube, TikTok” gibi platformlar üzerinden takipçiye sahip olan kişiler, markalarla işbirliği yaparak ve reklam vererek çok büyük kazançlar elde edebilmektedir. Bu gelirlerin nasıl vergilendirileceği kanunlarla düzenlenmiş ve sınıflandırılmıştır. Dijital platformların vergilendirilmesi konusu tüm dünya için önemini koruyan ve birçok ülkede halihazırda kanuni düzenlemelerin bulunduğu bir konudur. OECD, BEPS eylem planının 1 numaralı aksiyonu “Dijital Ekonominin Vergilendirilmesinde Karşılaşılan Sorunların Değerlendirilmesi” konusunda yayınlanan Şubat 2019’da yayımlanan belgede ülkelerin değerlendirilmesi için öneriler sunulmaktadır. Tüm dünyayı etkisi alan pandeminin yol açtığı durum da ekonominin dijital platformlara taşınmış olmasıdır. Pandemi etkisi son 1 yıldır ülkelerin vergi mevzuatlarını dijital ekonomiye uyumlu hale getirmek için pek çok çalışma yapmalarına neden olmuştur. Bu yazının yazıldığı 2021 yılı ilk çeyreği itibariyle, neredeyse her hafta başka bir ülkede dijital ekonominin vergilendirilmesi ile ilgili yeni gelişmelerin anlatıldığı haberler görmek mümkündür.
3.Sosyal Medya ve Vergi Riskleri
Sosyal medya, kullanıcılarına eş zamanlı bilgi paylaşımı, kullanım kolaylığı, hızlı iletişim sağlayarak pek çok açıdan sanal bir sosyal ortam yaratan alandır. Çevrimiçi ağ kullanımının artması dünyadaki internet kullanımı ile paralel olarak artış göstermiştir. Çevrimiçi ağları her yaş grubundan, her cinsiyetten, her milletten herkesin kullanabiliyor olması, aynı zamanda medya platformlarını ciddi bir pazar haline getirmiştir. İnternet içeriği, internet ortamında kullanıcıların erişimine sunulan her türlü bilgi, belge, resim, fotoğraf, video, veri tabanı ve materyali ifade eder. İnternet içerik sağlayıcı (ICP) ise içerik üreten ve düzenleyen kişi veya kuruluştur. [2] Genel olarak, içerik sağlayan kişi veya kuruluşlar belirli bir bilgiyi internet ortamına aktarırlar. Örneğin, bir web sayfasının sahibi bir içerik sağlayıcıdır. Gerçekten internetin aktörleri 5’li bir ayrıma tabii tutulmaktadır: [3] internet erişim sağlayıcılar, internet içerik sağlayıcılar, internet yer sağlayıcılar, internet toplu kullanım sağlayıcılar ve kullanıcılar.
İnternetin oluşturduğu en büyük değişikliklerden biri de insanların “okuyucu” veya “izleyici” konumundan, içerik sağlayan, üreten, değiştiren, şekil veren konumunda bulunmasına olan teşviğidir. Bu denli hızlı bir şekilde gelişen ve değişen bir platformu regüle etmek teşebbüsü beraberinde farklı alanlara yayılmış sorunları getirmektedir. İnternet üzerinden işlenen suçlar, kişilik haklarının ihlali, kişisel verilerin korunması gibi hukuki problemler; sosyal medya kullanıcılarının kimliklerinin tespitinin zorlaşması ve platformların dinamikliği nedeniyle oluşmaktadır.
Bahsedilmesi gereken hukuki problemlerden bir başkası da sosyal medyadan kazanç elde eden kullanıcıların vergilendirilmesi konusudur. Egemenlik ilkesi gereği, dünyanın dört bir yanında devletler, ülkelerinde kar eden kişi ve işletmeleri ilkeler ve kanunlar doğrultusunda vergilendirmektedir. Böylece ülkeler her geçen gün daha da yaygınlaşan sosyal medyayı vergilendirmek için yeni arayışlara giriyor, düzenlemeler yapıyorlar. Türkiye’de de bu anlamda yapılan pek çok düzenleme bulunmaktadır.
Sosyal medyadan kazanç elde etmekten kast edilen çoğu zaman reklam gelirleridir. İşletmeler için günümüzde Twitter, Youtube, Instagram gibi platformlar üzerinden reklam yapmak yaygın bir hale gelmiştir ve buna “sosyal medya pazarlaması” adı verilmiştir. [4] Sosyal medyada ünlü olan kişilerin ürünleri tavsiye etmesi şeklinde gelişen sosyal medya pazarlaması geleneksel reklam anlayışını değiştirmiş ve konuya yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bununla birlikte sosyal medyada yepyeni ve gün geçtikçe büyüyen bir sektör meydana gelmiştir. Bu sektörün büyümesinde özellikle 2020 Mart ayında pandemi ilan edilen covid-19 salgının etkisi büyüktür. Fiziksel alışverişin milyonlarca insan tarafından e-ticaretle değiştirilmesiyle sosyal medya üzerinden hızlı ve kolay alışverişe olanak sunan ağızdan ağıza pazarlama, influencer pazarlama veya viral pazarlama olarak da adlandırlan reklam yöntemi büyük önem kazanmıştır. Günümüzde influencer pazarlamanın hedef kitle ile iletişim kuruyor olması, ürünleri deneme yöntemi ile tanıtıyor olması etkili bir reklam yöntemi olarak kanıtlanmıştır.
Bu anlamda öncelikle yapılması gereken, sosyal medya üzerinden gelir elde eden sosyal medya ünlülerinin elde ettiği kazancın gelir vergisi kanunun 1. Maddesi yönünden “gelir” olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği sorunudur. Fenomenlerin kazançlarının ticari faaliyet olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusu da üzerinde duracağımız sorunlardan biridir. Bu kişilerin elde ettiği kazançlar Vergi Usul Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca da incelenecektir.
Bu yazının bir diğer boyutu da 2020 yılında sosyal medya platformları için Türkiye’de temsilci bulundurmaları şeklinde zorunluluk getirilmesi ile gündeme oturan sosyal medya platformlarının vergilendirilmesi konusudur. Nitekim sosyal medya işletmeleri de reklam kazancından gelir elde etmektedir. Hatta Youtube platformunda içerik üreten sosyal medya ünlüleri izlenme sayıları ile orantılı olmak üzere Youtube’dan gelir elde etmektedirler. Yani fenomenler için reklam işbirlikleri ile elde ettikleri kazancın yanı sıra doğrudan sosyal medya platformu olan Youtube’dan belli şartları sağlamaları halinde gelir sağladıkları bilinmektedir.
Görüldüğü gibi sosyal medya işletmelerinin temel gelir kaynağı reklam faaliyetleri olarak görünse de bu işletmelerin veya bu işletmeler aracılığıyla kullanıcıların da gelir elde ettikleri görülebilmektedir. [5]
4. Sosyal Medya Kullanıcılarının Vergilendirilmesi Sorunu
Sosyal medya platformları, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriklerle doldurulur; bu içeriğin hacmi ve kalitesi, bu kullanıcılardan veya bu kullanıcıları hedefleyen ücretli reklamlardan gelir elde etme becerilerinde önemli bir faktördür. Sosyal medya platformları ayrıca, bağlantıları geliştirme ve başkalarını platformu kullanmaya teşvik etme rolleri aracılığıyla, kullanıcıların daha geniş bir platform kullanıcıları ağı oluşturmada oynadıkları rolden de yararlanır. [6] Temel bir iş stratejisi, aktif bir kullanıcı tabanı oluşturmak ve onları içeriğe proaktif olarak katkıda bulunmaya ve platformda zaman geçirmeye teşvik etmek olacaktır. Günümüzde, sosyal medya üzerinde bir kitle elde etmiş, belli sayıda insan tarafından takip edilen ve hatta taklit edilen kişiler sosyal medya fenomeni haline gelmiştir. “Influencer” ifadesi, çeşitli tanımları yapılmasına rağmen, bu yazının amaçları doğrultusunda, sosyal medyada çok sayıda takipçisi olduğu için başkalarının kararlarını etkileme gücüne sahip birine atıfta bulunmak için kullanılmaktadır. İşletmeler ve markalar, ürün satma güçleri nedeniyle “influencer”ları sever:
“İşletme sahipleri, pazarlama ve reklam uzmanları özellikle takipçi sayıları milyonlarla ifade edilen sosyal medya fenomenlerini takip ederek, tanıtımının yapılmasını istediği ürünlere ilişkin reklam tekliflerini, gerek menajerler gerekse ajanslar aracılığıyla ünlülere yada sosyal medya fenomenlerine sunmakta ve bunlar aracılığıyla reklam teklifleri kabul edilmektedir. Hatta profesyonel bir reklam sözleşmesi yapılmakta ve hangi videoda kaç saniye reklam yapılacağı yada sosyal medya uygulamalarına video, ses, resim yada fotoğraf olarak mı yoksa hikaye olarak mı yükleneceği hususları kararlaştırılmaktadır. Hatta bu hususlar son zamanlarda komedi dizilerinde dahi yer bulmaktadır. “[7] [Alaattin Demir, Sosyal Medya Üzerinden Yapılan Reklamların Vergilendirilmesi , 29(153), 183-189]
Gelir Vergisi Kanununun 2. Maddesinde gelir unsurları sayılmıştır:
- Ticari kazançlar
- Zirai kazançlar
- Ücretler
- Serbest meslek kazançları
- Gayrimenkul sermaye iratları
- Menkul sermaye iratları
- Diğer kazanç ve iratlar
Bu kapsamda elde edilen kazancın gelir olarak nitelendirilebilmesi için sayılan üst başlıklardan biri içinde değerlendirilebilir olması gerekir. Fenomenlerin kazançlarına ilişkin en temel tartışma ise bu kazancın ticari faaliyet sonucunda elde edilen bir ticari kazanç̧ mı, yoksa serbest meslek faaliyeti sonucunda elde edilen bir serbest meslek kazancı mı olduğu noktasındadır. [8] İlk görüşe göre fenomenlerin yaptığı iş bir reklamcılık faaliyetidir ve bu uğurda yapılan anlaşmaların ticari anlaşmalar olduğu yönündedir. İkinci görüşe göre ise bu kişilerin yaptıkları faaliyetin işveren tabii olmaması, kişisel emekle yürütülmesi ve şahsi sorumluluğa tabii tutulması nedeniyle serbest meslek faaliyeti olarak değerlendirilmesi gerektiğidir.
Bir faaliyetin ticari faaliyet olarak nitelendirilebilmesi için;
- Faaliyetin yerine getirilmesinin sermaye veya emeğe dayanması,
- Kazanç sağlayan faaliyetlerin bir organizasyon kapsamında yapılması,
- Etkinliğin sürekli olması,
- Kişilerin gelir elde etme amaç ve kastı olması gerekir.
Esasında her iki görüşe katılmak mümkünse de yaygın görüşe göre ve İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü tarafından verilen 16/03/2016 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-105[229-2012/ VUK-1- . . .]—23474 sayılı “İnternet’teki sosyal paylaşım siteleri üzerinden reklam paylaşımlarına göre kişilere yapılan ödemelerin vergilendirilmesi” konulu özelgede de fenomenlerin ticari kazanç açısından vergi mükellefi olduğu açıkça belirtilmiştir:
“Sahip oldukları sosyal medya hesaplarına ait sayfalarda ticari bir organizasyon içerisinde, devamlı olarak reklam hizmeti veren gerçek kişilerin ticari kazanç açısından gelir vergisi mükellefi olmaları gerekmektedir.”
Bu kararı, işletmelerle reklam sözleşmesi imzalayarak devamlı olarak bir ticari organizasyon içinde bulunan gerçek kişiler açısından söylemek mümkün olsa, ilk bakışta doğrudan bir ticari faaliyette bulunduğu iddia edilemeyecek bazı gerçek kişilerin de sosyal medya üzerinden gelir elde ettiği görülmektedir. Nitekim kazanç sağlama amacı olmadan kedisinin videolarını çekip YouTube platformunda yayımlayan bir kişi izlenme sayısının artması ile birlikte Youtube tarafından ödenen bir kazançla karşılaşmaktadır. Bu durum bir gelirin ticari kazanç sayılması için gerekli olan “kişilerin gelir elde etme amaç ve kastı olması” koşulunu ortadan kaldırmaktadır. Serbest meslek kazancı ile ticari kazancını birbirinden ayıran serbest meslek kazancının şahsi mesai, ilim veya mesleki bilgiye dayanırken ticari kazancın sermaye dayalı olarak ortaya çıkmasıdır. Gerçekten markalarla işbirliği yaparak içerik üreten bir fenomenin sermaye unsurunun ön planda olduğu anlaşılabilirken, kedi videoları örneğinde şahsi mesai etkeninin ağır bastığının kabulü gerekir. [9]
Kısaca, ticari kazanç elde eden fenomenlerin vergi mükellefi olarak kayıt oluşturup, vergi usul kanunun gerektirdiği hak ve yükümlülüklere tabii olması gerekir.
Bunun yanı sıra katma değer vergisi kanunu kapsamındaki yükümlülüklerin de incelenmesi gerekir. Ticari kazanç elde ettiği tepiş edilen vergi mükelleflerinin katma değer vergisi kanununun 1. Maddesi uyarınca KDV bakımından yükümlülüklerinin söz konusu olacağı şüphesizdir.
Vergi mükellefiyeti kaydı bulunmayan, fakat sosyal medya üzerinden reklam hizmeti vererek menfaat sağlayan gerçek kişiler Katma Değer Vergisinin 9. hükmü kapsamında sorumlu tutulacaktır: “mükellefin Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı’nın vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği”
Sosyal medya üzerinde reklam verenlerle anlaşarak ürün tanıtımı yapan ve bu işten ticari kazanç elde eden fenomenler gelir vergisi ve KDV ödemekle yükümlüdür. Fenomenler ticari kazanç elde ettiğinden vergi usul kanununda ticari kazanç elde eden mükellefler için düzenlenen yükümlülükleri de yerine getirmelidir.
5. Sosyal Medya Platformlarının Vergilendirilmesi Sorunu
Sosyal medya platformları internette içerik sağlayıcı görevinde bulunmaktadır ve dijital ekonomi anlamında tüm dünyada vergilendirme anlamında sorunlara sebep olmaktadır. Bunun nedeni bir sosyal medya işletmesinin dijital dünyada varlık göstermesi ile neredeyse tüm dünyaya ulaşması fakat merkezinin tek bir ülkede olmasıdır. Sosyal medya işletmeleri, faaliyet gösterdikleri ve hatta kazanç elde ettikleri ülke sınırları içinde herhangi bir fiziksel varlığa sahip olmadan da faaliyet gösterebilmektedir. İşte devletleri vergilendirme konusunda geleneksel yöntemlerde ve konfor alanlarından çıkmaya iten sebep budur.
İnternet üzerinden büyük gelirler elde eden sosyal medya işletmeleri o ülkede fiziksel bir varlıkları olmadığından vergi mükellefi olarak görülmemektedir. Sosyal medya işletmelerinin faaliyetleri ilk başlarda önemsemeye değmeyecek miktarda vergi kayıplarına neden olmuştur. Fakat günümüzde sektörün geldiği büyüklük devletlerde görmezden gelinemeyecek vergi kayıpları oluşturmuştur. Bunun sebebi elektronik ortamın mevcut vergileme mevzuatının dışında kalmasıdır. [10]
Medyada Facebook, Instagram, Twitter, YouTube, Periscope, Tik Tok gibi sosyal medya platformlarına 10’ar milyon ₺ ceza kesildiği haberleri ile yer bulan söz konusu düzenlemenin hedefi nedir?
7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 30 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 1 Ekim 2020’de yürürlüğe girmiştir. Bu kanun “Sosyal Medya Yasası” olarak da bilinmektedir ve sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik önemli düzenlemeler içermektedir.
Bahsedilen kanunda günlük erişimi bir milyon kullanıcının üzerinde olan sosyal ağ sağlayıcılarının
- Türkiye’de en az bir temsilci belirleyip bildirmeleri
- Türkiye’deki kullanıcı verilerinin Türkiye’de bulundurulması
- 5651 sayılı Kanun md. 9 ve 9/A kapsamında yapılacak başvurulara (içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi ile özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi) 48 saat içinde cevap verme zorunlulukları getirilmiştir.
Kanunun temsilci atanmasını istemesinin sebebi mahkemelerden yapılacak tebligatların, bildirimlerin, taleplerin cevaplandırılabilmesi ve bu kanunla getirilen sorumlulukların yerine getirilebilmesidir. Ayrıca temsilcinin gerçek kişi olması halinde Türk vatandaşı olması zorunlu olacaktır.
Tüm bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda da kanunda bazı cezalar öngörülmüştür. Görüldüğü gibi Türkiye, diğer birçok ülkenin de yaşadığı “muhatap bulamama” sorununun çözüme kavuşturulması amacıyla düzenlemeye yer vermiştir.
Dijital işletmelerin Türkiye’de elde ettikleri gelir üzerinden kurumlar vergisi ödeyip ödememeleri, söz konusu ülkede fiziksel bir işyerine sahip olup olmamalarına bağlıdır. Türkiye’nin de dahil olduğu pek çok ülke kurumlar vergisi için ülkede fiziksel faaliyet şartından yola çıktığından dijital ekonominin vergilendirilmesi meselesi oldukça problemli bir konu olmayı sürdürmektedir.
OECD Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının 5. Maddesinde ne durumlarda bir ülkede kurumlar vergisi ödenmesini sağlayacak kalıcı ve sabit bir işyerinden söz edilebileceğini düzenlemiştir. Dijital iş yeri kavramının dijital ekonominin vergilendirilmesinde bir sorun olarak uluslararası ortamda dile getirilmesi 1990’lı yılların sonlarına rastlamaktadır.[11] Bu durumda bir ülkede o ticari işletmeye ait temsil yetkisi bulunan, onun adına işlem yapma iznine sahip olan bir kişinin varlığı halinde işyerinden söz edilebileceği belirtilmiştir. Fakat bu yetkinin işletmenin faaliyetlerini yönlendirecek güce haiz olması gerekir.
Bu bilgiden yola çıkarak Sosyal medya Kanunu ile getirilen temsilci atama yükümlülüğünün Türkiye kendinde sosyal medya işletmeleri için kurumlar vergisi ödeme yükümlülüğü doğuracağının söylenebilmesi için atanacak temsilciye verilen yetkilerin gücü önem kazanmaktadır. [12]
6.Sonuç
Bu yazıda genel anlamda sosyal medyada vergilendirme sorununa değinilmiştir. Günümüzde tüm dünyayı etkileyen covid-19 ile çok daha fazla önem kazanan dijital platformlardan elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi konusu tüm devletler için büyük bir sorun niteliğindedir. Bunun başlıca nedenleri dijital platformlarının tüm dünyada faaliyet gösterebilirken, faaliyet gösterdikleri bölgelerde fiziksel bir işyerine sahip olma zorunluluğunun çoğunlukla bulunmamasıdır. Oysa devletlerin, gittikçe büyüyen vergi kaybı sorununun farkına varması ile yaptıkları düzenlemelerde sosyal medya şirketlerine bazı yükümlülükler getirilmektedir. Bu yükümlülüklere uyuşmaması halinde ise yaptırımlar söz konusu olabilmektedir. Türkiye’de yakın zamanda sosyal medya kullanıcılarını ve işletmelerini vergi mükellefiyeti aşamasında etkileyecek düzenlemeler yaparak bu soruna çözüm bulmaya çalışmıştır.
Yazar: Av. Ayşe Altundal
İnternet Hukuku hakkındaki tüm Blog yazılarımız için bağlantıya tıklayınız.
İlk Nur BEKEN’in “Sosyal Medya Ebeveyni” isimli yazısını bağlantıda görebilirsiniz.
7.Kaynakça:
[1] https://iccwbo.org/media-wall/news-speeches/3-ways-digitalisation-shaping-future-taxation/
Web sitesi ulaşım tarihi : 09.03.2020
[2] Kaplanhan, Fatih & Korkut, Cem. (2016). Untaxed Social-Media Problem and Potential Solutions
[3] Bilişim Hukuku, Ali Haydar Doğu, syf. 23-27
[4] Mert Y.L, (2018). “Dijital Pazarlama Ekseninde Influencer Marketing Uygulamaları”. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Cilt.6, Sayı, 2.
[5] Muhammet Durdu (2019). Türkiye’de Sosyal Medya İşletmelerinin Vergilendirilmesi,. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi syf. 13
[6] Base Erosion and Profit Shifting Project Public Consultation Document Addressing The Tax Challenges Of The Digitalisation Of The Economy , Public Consultation Document, 13 February – 6 March 2019
[7] Alaattin Demir, Sosyal Medya Üzerinden Yapılan Reklamların Vergilendirilmesi , 29(153), 183-189
[8] Fenomenlerin vergilendirilmesi, Tamer Türkyılmaz, Vergide Gündem, Tax Agenda, Şubat / February 2019
[9] Bu konu ile ilgili: Fenomenlerin vergilendirilmesi, Tamer Türkyılmaz, Vergide Gündem, Tax Agenda, Şubat / February 2019
[10] Coşkun Karadağ, N. (Mayıs 2019). İnternet Ortamında Verilen Reklam Hizmetlerinin Vergilendirilmesi, Vergi Raporu, 236, (74-89).
[11] Dijital Ekonominin Vergilendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar: BEPS 1 No’lu Eylem Planı Kapsamında Bir Değerlendirme, Pelin MASTAR ÖZCAN1
[12] https://www.dunya.com/kose-yazisi/sosyal-medya-sirketlerine-kesilen-cezalar-ve-vergi/488179, web sitesi ulaşım tarihi: 03.03.2021