
Fikri Mülkiyet ve Hukuk
Giriş
Mülkiyetin kelime anlamı, “sahiplik”tir. Mülkiyete sahip olan kişiye tanınan haklara “mülkiyet hakkı” denir. Hukukî bir terim olarak mülkiyet hakkı “kişiye, kanunların öngördüğü sınırlar içinde, sahibi olduğu maldan ve malın hukuki ve doğal ürünlerinden yararlanma ve o mal üzerinde tasarruf etme yetkisi veren egemenlik hakkı.” dır. Mülkiyet hakkı, maddi mallar üzerinde bulunabileceği gibi maddi olmayan (gayrimaddi) mallar üzerinde de bulunabilir. İşte fikri mülkiyet de bu maddi olmayan mallar ile ilgilidir.
Fikri Mülkiyet
Fikri mülkiyet terimi; telif haklarını, patentIeri, faydalı modelleri, endüstriyel tasarımları, coğrafi işaretleri, marka logolarını ve yarı iletken ürünlerin topografyalarını kapsayan bir terim olarak kullanılmaktadır. Fikri mülkiyet, şahısların ya da işletmelerin sahip olduğu düşüncelerin bir ürün üzerinde ekonomik değer kazanmış şeklidir. Ekonomik üretimin büyük ölçüde bilgiye dayandığı günümüzde, bilgiyi koruyan hukuk dalı “Fikri Mülkiyet Hukuku” dur. Fikri mülkiyete konu haklar; dış dünyaya özgün bir ürün, çizgi, şekil, renk, kompozisyon, tınılar, şiir ya da hikaye olarak yansıtmaktadır.
“Fikri haklar”, “fikri mülkiyet” ile “fikri ve sınai mülkiyet” ve hatta bazen tercih edilen “fikri, sınai ve ticari mülkiyet” terimleri arasında bir fark olmadığı ifade edilse de, amaç ve konuları bakımından bu terimler birbirinden farklıdır.
Fikri Mülkiyet Hukukunun Tarihçesi
İlk ve Ortaçağ dönemlerinde fikri ürünlerin korunması; ”Bir şeyin aslına sahip olan kimse, onun teferruatına da sahip olur” ilkesine bağlanmıştır. Modern matbaanın 15. yüzyılda bulunmasıyla bu durum değişmiş, ilim ve edebiyat eserleri çoğaltılmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da fikri haklar alanında hukuki koruma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İlk kanuni düzenlemeler idari otoritelerin emirleriyle verilen basım imtiyazları şeklinde olmuştur. Bu imtiyazlar; eser sahibinin haklarının korunmasından öte yayınevlerinin korunmasına yönelik olarak düzenlenmiştir. Ülkemizde ise, İlk Türk matbaası 1727’de kurulmuştur. Böylelikle, telif haklarının gelişmesi yaklaşık 300 yıl gecikmiştir. 1850 tarihli Encümen-i Daniş Nizamnamesi, telif hakları ile ilgili ilk hukuksal düzenleme olarak ortaya çıkmış ve bu nizamnameye göre, eserin incelenmesinden sonra, telif hakkı ödenmesini öngörülmüştür. İlk düzenlemeden yedi yıl sonra 1857 tarihinde Telif Nizamnamesi çıkmıştır. Bu nizamname, yazara hayat boyu imtiyaz tanımıştır ve eseri basan kişiler ile anlaşmak ya da satmak hususunu düzenlenmiştir. 8 Mayıs 1910 tarihinde çıkarılmış Hakkı Telif Kanunu, gerçek anlamda ilk fikir ve sanat eserleri kanunu olarak düşünülmektedir. Bu kanun 1 Ocak 1952 tarihine kadar yürürlükte kalmış, Milli Eğitim Bakanlığı’nın talebi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’nin de talimatıyla Profesör Ernst Hirsch tarafından 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hazırlanmıştır. Bu kanun da 1952 yılında yürürlüğe girmiştir. 1983, 1995, 2001, 2004, 2007 ve 2008 tarihlerinde değişikliklere uğrayan bu kanun hala yürürlüktedir.
Sınai alanda ise “Alamet-i Farika Nizamnamesi” tam adıyla “Fabrika Ma’mulâtıyla Eşya-yı Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname” çıkartılarak Osmanlı döneminde sınai mülkiyet haklarını korumak adına ilk adım atılmıştır. 1789 yılında sanayi devrimi ile buluşların önü açılmıştır. Ancak bizde Cumhuriyet döneminin ortalarına kadar bir değişiklik olmamış, 1995 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliğine giriş süreci ile birlikte Dünya Ticaret Örgütü antlaşması imzalanmış ve birtakım düzenlemelerin hayata hızlıca geçirilmesi gerekmiştir. Dolayısıyla o dönemde Kanun Hükmünde Kararnameler yürürlüğe girmiştir ancak Kanun Hükmünde Kararnameler ihtiyaçları karşılamayınca ve Türk Ticaret Kanunu ve hukukî düzenlemelerle çatışmasıyla 2017’de Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Fikri Mülkiyet Hakları
Fikri mülkiyet hakları, insan zihninin meydana getirdiği ürünler üzerinde bulunan mutlak haklardır. Gerek sınai, gerekse bilimsel, edebi ve sanatsal alanlarda yaratıcılıkla ortaya çıkan faaliyetlerden oluşmakta ve kişiye yasal imkanlar sağlamaktadır. Bu haklar, somut eşyada değil o eşyanın değerinde bulunur yani maddi olmayan mallar üzerindedir. Örneğin bir romanın üzerindeki fikri mülkiyet hakkı kullanılan kağıda ait değil, eserin değerine aittir. Fikri mülkiyet hakları amacı ve işlevlerine göre ikiye ayrılır: Telif hakları ve Sınai mülkiyet hakları
Telif hakları, bir eser üzerinde sahip olunabilecek maddi haklar, manevi haklar ve bu hakların komşu haklarını ifade etmektedir. Bir kişi veya kuruluşun fikir ve sanat eserinin yaratıcısı olmasıyla bu eserlerin üzerinde sahip olduğu haklardır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunuyla bu hakların ihlal edilmesi sonucunda yaptırımların neler olacağı düzenlenmiştir. Bu kanunda hak sahibine mali ve manevi haklar tanınmıştır. İşleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, umuma iletim hakkı, pay ve takip hakkı mali haklardır. Eseri kamuya sunma hakkı, eserin sahibi olarak tanıtılma hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eserin aslına ulaşma yetkisi manevi haklardır. Fikir ve sanat alanında ortaya çıkan eserleri koruyan bu haklar, dört ana başlıkta incelenmektedir: Musiki eserleri, ilim ve edebiyat eserleri , güzel sanat eserleri, sinema eserleri.
Sınai mülkiyet hakları, genel tanımı ile sanayide ve tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarımların ve özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları adına; ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerlerindeki üretici veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve böylece ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir haktır.
Ürünün yapısı ve özelliğine göre kişiye farklı sınai mülkiyet hakları verilmektedir. Bunlar; marka tescili, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım tescili olarak dört başlıkta incelenmektedir. Marka tescili, marka vekili veya şahsın kendisinin Türk patent ve marka kurumuna başvurulmasıyla alınmaktadır. Patent; mucidin üretme, kullanma ve satma hakkını korumakta ve patentin kişiye verilebilmesi için yenilik, tekniğin bilinen durumunun aşılması, sanayiye uygulanabilirlik gibi özellikler aranmaktadır. Faydalı model; bir ürün ile ilgili yeniliği ifade etmektedir ve patent ile benzer özellikler taşımaktadır. Farklılıkları ise şunlardır: faydalı model yalnızca “yenilik” ve “sanayiye uygulanabilirlik” kriterlerini sağlamalıdır ve patente göre daha kısa sürede tescil edilmektedir ve maliyeti daha düşüktür. Endüstriyel tasarım tescilinde ürünün üretilmiş olması gerekli değildir, kağıt üzerinde bir çizim de olabilmektedir. Üretilen üründeki yeniliğin dünya çapında olması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunuyla sınai mülkiyet haklarının ihlal edilmesi sonucunda yaptırımların neler olacağı düzenlenmiştir. Örneğin taklit marka ürünlerin piyasaya sürülmesi ve satılması durumunda adlî para cezası veya hapis cezası düzenlemeleri mevcuttur. Böyle bir durumda Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ile başvurarak söz konusu ürünlerin toplatılması ve suç teşkil ediyorsa iddianame hazırlanarak ceza mahkemelerinde yargılama yapılması istenmelidir.
Sahte Eşya ve Korsan Eşya
Sahte eşya, ambalajı da dahil olmak üzere, yetkisiz olarak hak sahibinin aynı tip eşya için geçerli tescilli markası ile aynı ticari markayı veya esas yönleri itibariyle bu ticari markadan ayırt edilemeyen bir ticari markayı taşıyan ve bu yolla fikri ve sınai hakların korunması mevzuatına göre güvence altına alınan hakkı ihlal eder nitelikteki eşyayı ifade eder.
Korsan Eşya, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine göre tescil edilmiş, telif hakkı veya bağlantılı haklar veya tasarım hakkına konu eşyanın hak sahibinin veya bu hak sahibi tarafından üretim yapılan ülkede yetkilendirilen kişinin rızası dışında kopyalanan veya bu kopyaları içeren eşyayı ifade eder. Korsan yayın, bir eserin, sahibinden ve basım haklarını devrettiği yayınevinden izinsiz olarak çoğaltılması şeklinde oluşmaktadır. Korsan ürünler; yol, cadde, meydan ve sokaklardaki seyyar tezgahlarda, dükkanlarda ise raflarda açık olarak satılmaktadır. IDC (İnternet Data Center)’nin 2007 IDC Global Korsan Yazılım Araştırması korsan yazılımın endüstriye negatif etkilerinin çok fazla olduğuna dikkat çekmektedir. Araştırmada, korsan yazılımın teknoloji şirketlerinin yeni işler ve yeni ürünler geliştirmesine gölge düşürdüğü ve hizmet sektörüne de zarar verdiği belirtilmektedir. Devletin vergi gelirlerinin de azalmasına neden olan korsan yazılım sanal suç ve güvenlik problemlerinin de artmasına neden olmaktadır.
Fikri Mülkiyet Hukukunun Temel İlkeleri
- Tescil İlkesi
Ülkemizde sınai haklar için tescil makamı, Türk Patent Enstitüsü (TPE)’dür. Tescilsiz koruma da mümkündür ancak sınırlı ölçüdedir. Fikri haklar bakımından ise tescil ilkesi öngörülmemiştir. Sadece musiki ve sinema eserlerinin Kültür Bakanlığınca kaydı yapılmaktadır ancak bu kayıt, hakkın doğumunda bir etkiye sahip değildir yalnızca hak sahibinin kim olduğunu gösterir.
- Ülkesellik İlkesi
Fikri mülkiyet haklarında ülkesellik ilkesi hâkimdir. Her ülke, maddi ve şekli koşulları yerine getirmek kaydıyla fikri mülkiyet haklarını kendi ülkesinin sınırları içinde korumaktadır. Bir patent, başka bir ülkede tescilli olmakla birlikte Türkiye’de tescilli değilse 551 saylı KHK’nın korumasından yararlanamamaktadır. Bazı uluslararası antlaşmalarla tescile bağlı olan patentlere, marka ve tasarım gibi haklar bakımından başvuru kolaylıkları sağlanmıştır. Böylece tek başvuru ile birden çok ülkede tescil belgesi alınması kolaylaştırılmış ve mümkün hale gelmiştir.
- Gerçek Hak Sahipliği İlkesi
Ülkemizde, özellikle sınai haklar alanında gerçek hak sahipliği ilkesi benimsendiğini söylemek mümkündür. Gerçekten de, 556 sayılı KHK m. 8/3’de, bir işareti önceden markasal olarak kullanmaya başlamış kimseye, bir başkası tarafından bu işaretin aynısı ya da benzerinin marka olarak tescil edilmesi halinde tescile itiraz etme yanında, tescil edilmiş bu markanın hükümsüzlüğünü talep imkânı da tanınmıştır. Ancak önemle belirtelim ki, hak sahibi olmayan kimselerce bir tasarım ya da markanın tescil edilmesi o kimseyi hak sahibi kılmaz. Ancak gerçek hak sahibi olmayan bir kişi her nasılsa bir belge almışsa, bu belge iptal edilinceye kadar, tescil belgesinin tanıdığı haklardan istifade eder.
- Rüçhan (öncelik) İlkesi
Bu ilke esasen tescille ilgili olup sadece sınai hakları ilgilendirir. Rüçhan hakkı sahibine başvuru önceliği verir. Rüçhan hakkı süresi, patent ve faydalı modeller için ilk başvuru veya sergi tarihinden itibaren on iki ay, marka ve tasarımlar için altı aydır. Başvuru ve sergi rüçhanı olmak üzere iki türlüdür. Başvuru rüçhanına göre, bir ülkede başvuruda bulunan kişi, başka ülkelerde altı veya on iki aylık süre içinde rüçhan hakkından yararlanır. Sergi rüçhanında hak sahibi, bir ülkede tasarımını ya da markalı ürününü sergiledikten sonra, altı ya da on iki aylık süre içinde o ülkede sergi rüçhanından faydalanarak başvuru yapabilir.
- Ön Kullanım Hakkı
Sadece patent, faydalı model ve tasarım gibi sınai hakları ilgilendirir. Patent ya da buluşun tasarımın aynısı veya benzeri birbirinden bağımsız ve habersiz şekilde birden çok kişi tarafından geliştirilirse, ilk başvuru sahibi belgeyi alır. Bunun için, diğer kimseye patent bakımından bir ön kullanım hakkı tanınmıştır.
- Tükenme İlkesi
Hak sahibi, fikri mülkiyet hakkı bulunan ürünleri bir kez ticaret mevkiine koyunca, artık sonraki satışlara müdahale edemez. Ancak bunun için ürün hak sahibi tarafından veya onun izniyle piyasaya sunulmalı ve sonradan satışı yapılan ürün orijinal olmalıdır. Hakkın tükenmesi konusunda, ülkesel tükenme, bölgesel tükenme ve uluslararası tükenme türleri kabul edilmiştir.
- Sessiz Kalma Nedeniyle Hak Kaybı İlkesi
Hak sahibi, hakkını uzun süre kullanmayarak karşı tarafa kullanmayacağı yolunda bir güven uyandırırsa, uyandırılmış olan bu güven nedeniyle artık bu hakkını kullanamayacağı kabul edilir. Devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındıktan sonra dava açmak, hakkın kötüye kullanılması sayılabilir. Hukukumuzda, sessiz kalma nedeniyle hak kaybı, kaynağını TMK m. 2’de bulmaktadır. Bu husus, bir def ’i değil, itirazdır.
- Kümülatif Koruma İlkesi
Fikri mülkiyet hukukunda değişik yasal korumalardan yararlanmak mümkündür. Bir fikri ürün, birden çok mevzuatın koruma şartlarını aynı anda karşılıyorsa hak sahibi, birden çok mevzuata dayanabilir. Örneğin bir marka, tasarım olarak 554 sayılı KHK olarak korunabileceği gibi FSEK kapsamında da korunabilir.
Fikri Mülkiyet Haklarının Koruma Süreleri
Fikri mülkiyet haklarındaki korumanın çok katı ve uzun süre olması büyük sakıncaları beraberinde getireceği için bu süre sınırlı tutulmuştur. Böylelikle hak sahibinin o alandaki gelişmeleri kendi kontrolü altına alması engellenmiştir.
Fikri haklardaki koruma süreleri değişkenlik gösterir. Kültür ve sanatın hukukî altyapısını düzenleyen telif hakları, hak sahibinin ölümünden sonra varislere devredilir ve 70 yıl korunur. Marka, on yılda bir yenilenmek kaydıyla sonsuza kadar korunur. Patent, en fazla yirmi yıl korunur. Faydalı model, on yıl korunur. Endüstriyel tasarım, en fazla yirmi beş yıl korunur ve her beş yılda bir yenilenir. Coğrafi işaretler, tescil edildikten sonra sonsuza kadar korunur.
Fikri Mülkiyetin Korunma Amaçları
- Devletin kişisel yaratıcılığı desteklemesi,
- fikir sahibinin hakları ile toplumun yararları arasındaki çıkar dengesinin korunması,
- sosyal ve ekonomik gelişmenin desteklenmesi,
- özgün tasarımların oluşturulması, buluşların ticarileştirilmesi,
- markalaşmanın kalkınmadaki etkisinin arttırılması.
Fikri Mülkiyetin Diğer Hukuk Dallarıyla İlişkisi
Fikri mülkiyetin konusu olan değer somut bir eşya üzerinde belirtildiği için Eşya Hukukunun, bu nesnedeki maddi ve manevi hakların sahibinin ölümünden sonra varislere devredilmesi bakımından Miras Hukukunun, eser sahibinin manevi ve mali haklarının ihlali durumu suç teşkil ettiğinden dolayı Ceza Hukukunun uygulama alanına girer. Ayrıca sansür ve telif hakları bakımından basın hukuku, fikir işçiliği ile ilgili hususlar bakımından iş hukuku, patent verme ve denetleme bakımından idare hukuku, uluslararası anlaşmalar ve kanunlar ihtilafı bakımından ise milletlerarası hukuk ve milletlerarası özel hukuk ile yakın ilişki halinde bulunur.
Fikri Mülkiyet Hukuku ve Gelecek
Teknolojinin geliştiği ve üretildiği ülkelerde hukuk bu gelişime ayak uydurmak zorunda kalmakta ve hukuki düzenlemeler yapılmaktadır. Birçok fikri koruma altına alan fikri mülkiyet hukuku alanında da ileriye dönük gelişmeler ve düzenlemeler şimdiden tartışılmaktadır. Özellikle yapay zeka, bir zamanlar insan zekası gerektirdiği düşünülen görevlerde bugün başarıyla uygulanmaktadır ve ileride daha da gelişeceği düşünülmektedir. Yapay zekanın insanların doğrudan katkısı olmaksızın ortaya çıkardığı yenilikler hakkında halihazırda ilgili mevzuat hükümleri yoktur, bu konu hukuken tartışmalı bir konudur. İleride karşılaşabileceğimiz bu yeniliklerin fikri mülkiyet hakkı doğurup doğurmadığı, doğurduğunun kabulü halinde ise bu hakların kime ait olacağı soruları görüş farklılıkları oluşturmuştur.
Yapay zekanın fikri mülkiyet hakkına sahip olmasının sorun oluşturacağını düşündüren şey, günümüzde “tüzel kişilik” adı arkasına sığınarak hukuka aykırı fiillerinden hukuken sorumlu tutulmama yollarını arayan gerçek kişilerin varlığıdır. Yapay zekâyı elinde bulunduran gerçek kişi veya şirketlerin de hukuki sorumluluk veya etik yükümlülüklerden bertaraf olması riski ortaya çıkabilmektedir. Öte yandan bu sorun, yapay zekâ tarafından ortaya çıkarılan buluşlardaki hak sahipliğinin bu sisteme sahip olan gerçek veya tüzel kişilere ait olmasıyla çözülebilmektedir.
Sonuç
Fikirlerin mülkiyete konu haline getirilmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 27/2 maddesinde bir insan hakkı olarak tanımlanmaktadır. İfade aynen şu şekildedir: “Herkesin yapanı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.” Ancak fikir beyanının herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığı günümüzde dahi “malvarlığı, malvarlığının ihlali” denilince akla sadece maddi mallar gelmektedir. Bu sorun fikri mülkiyet hakkı kültürünün oluşmamasından kaynaklanmaktadır ve yalnızca ülkemizde değil diğer ülkelerde de bu kültür tam olarak oluşmamıştır. Maddi olan ve olmayan malvarlığı eşit şekilde ele alınmamakta, maddi olmayan malvarlığı geri plana atılmaktadır. Fakat Dünya globalleştikçe eserlerin ve markaların gücü dünyanın her tarafına ulaşmaya başlamıştır. Böylelikle fikirlerin, emeklerin izinsiz bir şekilde alınması da kolaylaşmıştır. Bunun önüne geçebilmek için belli hukukî düzenlemeler yapılmış, böylece “fikri mülkiyet hukuku” oluşmuştur.
Fikri mülkiyet hukuku; sınai alanda ülkesel koruma, fikrî alanda ise dünya çapında koruma sağlayarak kişilerin soyut olan değerlerinin ihlal edilmesini engeller. Belli ilkelerle fikirleri güvence altına alır.
Fikri Mülkiyet Hukuku alanındaki tüm yazıları görmek için bağlantıya tıklayınız.
Hukuk ve Bilişim Dergisi Editörü Av. Merve Nur GÜNDAY’ın “Marka Hukukunda Tazminat” konulu yazsını bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Topluluk Köşesi: İTİCÜ Hukuki Düşünce Topluluğu
Yazar: Şebnem Demircan
Kaynakça
- Prof. Dr. Savaş BOZBEL, Fikri Mülkiyet Hukuku, Oniki Levha Yayıncılık, 2015
- Doç. Dr. Altuğ YALÇINTAŞ, Bırakınız Kopyalasınlar Bırakınız Paylaşsınlar: Dijitalleşme ve İnternet Çağında Fikri Mülkiyet İlişkileri, Birinci Edisyon
- Yapay Zekâ Çağında Hukuk, İstanbul Ankara ve İzmir Baroları Çalıştay Raporu, 2019
- Rast (Uluslararası) Müzikoloji Dergisi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Kısa Tarihçesi ve Eser Üreticileri Açısından Önemi, Yrd.Doç. Rohat CEBE, Av. Hayrettin SUÇİN
- Fikri Mülkiyet Hakları ve Korsan Yayıncılık, Sevil GEMRİK, Levent AYTEMİZ
- Türk Dil Kurumu
- Ticaret Bakanlığı Resmî İnternet Sitesi
- Adalet Bakanlığı Hukuk Sözlüğü