Haksız Rekabet Düzenlemeleri Çerçevesinde Karıştırılma Tehlikesi

Konuk Yazar: Av. M. İkbal KARADAŞ

Haksız rekabet, asıl olarak Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda düzenlenmekle birlikte Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 57’de de düzenlenmektedir. Ancak, TTK’da yer alan haksız rekabet hükümleri, rakipler arasındaki ilişkileri de içerisine alacak şekilde bütün katılanların menfaatini koruduğu için TBK’da haksız rekabetin düzenlenmesi gereksiz olmuştur[2]. Ayrıca haksız rekabet gibi kapsamlı düzenlemeleri gerektiren bir konunun TTK içerisinde kısıtlı bir bölümde yer alması da doğru olmamıştır[3]. Bunun yerine Almanya veya Avusturya’daki gibi yalnızca haksız rekabetin düzenlendiği bir kanun çıkarılması gerekmektedir[4]. (karıştırılma tehlikesi)

TTK’da haksız rekabet, md. 54 ile md. 63 arasında düzenlenmiştir. Mülga 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak 6102 sayılı TTK’da, haksız rekabet tanımı yapılmamıştır. Bunun yerine mehaz İsviçre Haksız Rekabet Kanunu’na uygun bir şekilde haksız rekabetin amaç ve ilkeleri düzenlenmiştir[5].

Haksız rekabete ilişkin hükümler, bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabeti sağlamayı amaçlamaktadır[6]. Bu kapsamda, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekilde aykırı davranış ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı kabul edilmiştir (TTK md. 54)[7].

TTK md. 54’te yer alan bütün katılanlar ifadesi ile ekonomi, tüketici ve kamunun yer aldığı haksız rekabetin ünlü üçlüsü işaret edilmektedir. Katılan gibi kapsamı geniş bir sözcüğün kullanılması, rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere özgülenmesinin önüne geçmektedir[8]. Bu sayede, haksız rekabetin sosyal yönü kanuna yansıtılmıştır[9].

TTK md. 54’te ayrıca, dürüst ve bozulmamış rekabet ifadesine yer verilmiştir. Bu ifade ile sadece doğru ve kanunlara uygun rekabet değil, saf, karışık olmayan, güven duyulan, bozulmamış ve bir anlamda hilesiz hareketler kastedilmektedir[10].

Dürüstlük Kuralı ve Karıştırılma Tehlikesi

6102 sayılı TTK, mülga TTK’dan önemli bir hususta ayrılmıştır. Zira, mülga kanun ‘kötüye kullanma’ kavramını tercih etmişken; 6102 sayılı kanun, ‘dürüstlük kuralı’ kavramını tercih etmiştir. İçerik ve anlam itibariyle belirsiz ve rakipler arasındaki rekabeti akla getiren ‘iktisadi rekabetin kötüye kullanması’ kavramı terk edilerek bilinçli bir şekilde ‘dürüstlük kuralı’ kavramının esas alınması, haksız rekabet düzenlemeleri açısından önemlidir. Böylece, haksız rekabetin tayininde, dürüst kuralı çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır[11].

TTK’da düzenlenen haksız rekabet düzenlemelerinde, dürüstlük kuralına uygun ve bozulmamış rekabet aranırken, bu davranışların ayrıca iktisadi rekabeti suiistimal etmesi aranmamıştır. Böylece, dürüstlük kuralına aykırı hareket, iktisadi rekabeti ihlal etmese de şartları taşıyorsa haksız rekabet oluşturabilir[12].

TTK’da düzenlenen dürüstlük kuralı, TMK md. 2/1 fıkrasında yer verilen dürüstlük kuralı ile tam olarak bağdaşmamaktadır. Nitekim TMK kapsamında dürüstlük kuralı, sözleşmesel veya önsözleşmesel temelde ve taraflar arasındaki ilişkide var olan güvenle ilgilidir. Haksız rekabet hukukunda ise bu anlamda taraf mevcut olmayabilir. Çoğu kez bir haksız fiil konumu dahi söz konusu olabilir[13].

TTK md. 55’te ise dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar sayılmıştır. İlgili düzenlemede, sık karşılaşılan haksız rekabet hallerine yer verilse de söz konusu haksız rekabet halleri sınırlı sayıda değildir. Zira ilgili düzenlemede, ‘aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır’ ifadesine yer verilmiştir. Dolayısıyla, TTK md. 54’teki şartları sağlayan fiiller, TTK md. 55’te sayılan fiillere benzer olsun ya da olmasın haksız rekabet oluştururlar[14].

Birçok haksız rekabet fiili örnekleme yöntemiyle TTK md. 55’te sayılmış olmasına rağmen karıştırılma tehlikesiyle bakımından TTK md. 55/1-a-4 önem taşımaktadır. Söz konusu bentte düzenlenen haksız rekabet hali, uygulamada en fazla karşılaşılan haksız rekabet hallerinden birisidir[15]. İlgili düzenlemede, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler alınması[16] haksız rekabet olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, marka ve ticaret unvanının gibi sınai mülkiyet haklarının karıştırılmaya yol açacak şekilde haksız kullanımı haksız rekabet olarak değerlendirilir[17].

TTK md. 55/1-a-4’te yer alan ‘karıştırılma’, yanılmayı, kandırmayı, yanlış algılattırmayı da içerir. Hüküm, karıştırılmayı sadece dış görünüş ve duyuruş bağlamında düzenler. Elektrik devresi veya yarı iletken topografyanın benzerliği gibi iç benzerlikten doğan karıştırılma hükmün kapsamı dışında kalmaktadır[18].

İlgili düzenleme bağlamında 6102 sayılı TTK’da, mülga TTK’da yer alan ‘ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları ile iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları’ cümle parçasına yer verilmemiştir. Nitekim, belirtilen ayırt edici işaretlere ilişkin karıştırılma, koşul, hüküm ve sonuçlarıyla birlikte kendi özel mevzuatlarında düzenlenmiştir. Mülga kanunda yer alan bu ifadeye 6102 sayılı TTK’da yer verilmemesi, uygulamada ortaya çıkabilecek yorum güçlüklerini önlemeye yöneliktir. Böylece, marka ve ticaret unvanının da aralarında bulunduğu ad ve işaretler TTK md. 55/1-a-4 kapsamında da korunabilir[19].

Tüm bunlar değerlendirildiğinde, ticari ad ve işaretler arasında karıştırılma tehlikesinde TTK md. 54-63 arasında düzenlenen haksız rekabet düzenlemelerine gidilebileceği görülmektedir. Her ne kadar, haksız rekabet düzenlemelerinde karıştırılma tehlikesine yer verilse de karıştırılma tehlikesinin kapsam ve koşulları ilgili düzenlemelerde yer almamıştır. Bu sebeple, haksız rekabet kapsamında karıştırılma tehlikesi incelemesinde de marka hukukunda benimsenen öğreti ve yargı kararlarının esas alınması gerekir. Dolayısıyla, gerçek hak sahipliği, öncelik hakkı, işaretlerin benzerliği, sektörler arasındaki yakınlık, hedef tüketici kitlesi, tanınmışlık, ayırt edicilik gibi konularda marka hukukunda benimsenen ilkelerden yararlanılabilir[20].

Fikri Mülkiyet Hukuku Alanındaki tüm Blog yazılarımıza bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Dünya’da Fikri Mülkiyet Açısından Yazılımların Korunması isimli yazımızı bağlantıda okuyabilirsiniz.

KAYNAKÇA

[1] Avukat/Ankara Barosu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi

[2] ŞENER,Oruç Hami: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2016, s. 606-607; ARKAN, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Ankara 2017, s. 339.

[3]KENDİGELEN, Abuzer: Yeni Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler-Yenilikler ve İlk Tespitler, 3. Baskı, İstanbul 2016, s. 80 vd.

[4]NOMER ERTAN, N. Füsun: Haksız Rekabet Hukuku-6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre, İstanbul 2016, s. 32; KARASU, Rauf/SULUK, Cahit/NAL, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2019, s. 422.

[5]KARADAŞ, Muhammet İkbal: Marka ve Ticaret Unvanı Arasında Karıştırılma Tehlikesi, Ankara 2020, s. 74.

[6]Söz konusu ifade, Sınai Haklarla İlgili Paris Konvansiyonu’nun mükerrer onuncu maddesiyle uyumludur. (SULUK, Cahit: “Karşılaştırmalı Hukuk Işığında Türk Hukukunda Tescilsiz Sınai Hakların Haksız Rekabet Hükümleri ile Korunması”, Fikri Mülkiyet ve Rekabet Dergisi, 2014, Sa. 1, s. 171.).

[7]TTK md. 54 vd. düzenlenen haksız rekabet hükümleriyle asıl olarak, teşebbüslerin işlemlerini güvenli bir şekilde sürdürmesi amaçlanmıştır. Böylece rakibin menfaatinden ziyade bireysel rekabet hakkı temin edilmeye ve kamu menfaati korunmaya çalışılır. Nitekim TTK md. 56 kapsamında, menfaati zedelenenler dışındaki kişilere de dava açma hakkı tanınması, bu sonucu destekler mahiyettedir. (KARAHAN, Sami: “Ticaret Unvanında İltibas”, 1. İstanbul Fikri Mülkiyet Hukuku Sempozyumu, İstanbul 2005, s. 48.).

[8]Bkz. 6102 sayılı TTK Gerekçesi md. 54.

[9]KARASU/SULUK/NAL, s. 423; GÜNEŞ, İlhami: Uygulamada Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları, 5. Baskı, Ankara 2018, s. 21.

[10]Bkz. 6102 sayılı TTK Gerekçesi md. 54.

[11]GÜVEN, Şirin: “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamış Rekabet Kavramı”, MÜHFD, 2012, C. 18, Sa. 2, s. 181; ARKAN, Ticari İşletme, s. 342.

[12]GÜNEŞ, İlhami: Marka Hukukunda Önceye Dayalı Haklar ve Ayırt Edici İşaretler, 2. Baskı, Ankara 2015, s. 34; KARASU/SULUK/NAL, s. 423; ARKAN, Ticari İşletme, s. 342.

[13]Bkz. 6102 sayılı TTK Gerekçesi md. 54.

[14]BİLGİLİ, Fatih/DEMİRKAPI, Ertan: Ticari İşletme Hukuku, 6. Baskı, Bursa 2016, s. 232-233;

KARASU/SULUK/NAL, s. 424; ARKAN, Ticari İşletme, s. 344.

[15]DEMİRÇİVİ MİNELİLER, Zeynep: “Ticaret Unvanı ve Haksız Rekabete İlişkin Bir Yargıtay Kararının TTK ve TTK Tasarısı Hükümleri Çerçevesinde MarKHK Hükümleri de Dikkate Alınarak İncelenmesi”, Prof. Dr. Hüseyin Ülgen’e Armağan, İstanbul 2007, C. 1, s. 21; NOYAN, Erdal/GÜNEŞ, İlhami: Marka Hukuku, 5. Baskı, Ankara 2015, s. 729.

[16]Söz konusu hükümde ‘önlem alma’ kavramının tercih edilmesi yerinde olmamıştır. Bunun yerine ‘bu bentte sayılan türden girişimlerde bulunmayı’ haksız rekabet olarak kabul etmek daha doğru olacaktır. (AYHAN, Rıza/ÇAĞLAR, Hayrettin: Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, 11. Baskı, Ankara 2018, s. 371.).

[17]YASAMAN, Hamdi: Marka Hukuku ile İlgili Makaleler-Hukuki Mütalaalar-Bilirkişi Raporları II, İstanbul 2005, s. 443; ARKAN, Ticari İşletme, s. 347; BİLGE, Mehmet Emin: Ticari Ad ve İşaretler Arasında Karıştırılma Tehlikesi, Ankara 2014, s. 41.

[18] 6102 sayılı TTK Gerekçesi md. 55.

[19]6102 sayılı TTK Gerekçesi md. 55.

[20]BİLGE, Mehmet Emin: “Marka ve Ticaret Unvanı Arasında İltibas”, Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, 2015, Sa. 2, s. 12.