Blokzinciri

Konuk Yazar: Ahmet USTA / Blockchain Türkiye Genel Yayın Yönetmeni

Beşeriyetin zihninde şekillenen fikirlerin toplumsal mutabakatı sağlarken oynadığı rol en az insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahip. Diğer yandan avam için eliyle dokunmadığı, tadına bakamadığı kavramları kabullenmekte yaşadığı zorluk bu sergüzeştin ayrılmaz bir parçası. Bilerek ‘göz ile görmeyi’ hariç bıraktım zira hayretengiz illüzyonların cazibesine kapılmaktaki maharetimiz ile maddiyatına dokunamadığımız eşyayı anlamsız bulmak arasındaki hünerli tezatlığımız, ilim dediğimiz kaynağın deminden nasipsizliğin bir emaresi olsa gerek. (blokzincir)

Doğada karşılığı olmayan para kavramının medeniyetlerin yükselişinde oynadığı rol ile günümüzde merkeziyetsiz güvenli veri kaydını mümkün kılan blokzinciri teknolojisinin bir meyvesi olan kripto varlıkların oluşturduğu şaşkınlık ise anlamlandırmanın kolay ama anlamanın güç olduğu bir aciziyete vesile oluyor. Sahnenin bir diğer köşesindeyse kripto varlıklara ölümüne inanmış yeni kişilerin sorgusuz taşkınlığı, teknolojik gelişmeleri takip etmekte biçare kalan düzenleyici muktedirleri endişeye gark edip kalın duvarlar örmeye sevk ediyor.

Oysa insanın genel arzuları basittir; “doymak, korunmak, sevilmek, değer bulmak ve kendini gerçekleştirmek” diye tanımlar Maslow bu ihtiyaçları. Toplumun temel taşı olan beşer ile örülen beşeriyet, güven tesis etmek ister ikili ve daha fazla tarafın dahil olduğu ilişkilerinde. Medeniyet bu sürece, insanların kurduğu organizasyonları da dahil etti. Bugün makinelerin ve algoritmaların katıldığı bu girift ilişkiler ağında toplumsal mutabakatı sürdürmenin yolu merkezi yapılara emanet ettiğimiz kuralları belirlemek ve nizamı sağlama görevinden geçiyor.

Blokzinciri dediğimiz şey bir teknoloji olmakla birlikte alışkın olduğumuzun ötesinde toplumsal mutabakatı yeniden ele almamızı, şekillendirmemizi ve bunu kabul etmemizi gerektiren bir düşünce değişimini gerekli kılıyor. Çin’den Fizan’a gidecek bir ipek şaldan, dünyanın bir ucundan diğerine giden veriye kadar, mevcudiyeti ister fiziksel ister dijital olsun, her ne varsa; blokzinciri sayesinde kaydını tutmak, sahibini tanımak, güzel özelliklerine vakıf olmak neredeyse mümkün.

Bir dijital kaydın kopyasını çıkartmanın göz kırpmak kadar kolay gerçekleştiği bir ortamda, mülkiyeti tanımlamak, tekliği garantilemek ve üstelik bunu bir merkezi gücün himayesi olmaksızın gerçekleştirmek herhalde tarihimizdeki önemli bir dönüm noktası olsa gerek.

Teknolojinin bu denli geliştiği bir dünyada hâlâ iki ülke arasında para göndermek bir sorunsa, bir savaşta evinden kaçıp önce mülkünü sonra bir yangın ile kimliğinden yoksun kalmak mümkünat dahilindeki bir tehlike ise oyunun kurallarını yeniden ele almak kaçınılmaz olsa gerek.

Blokzinciri bizlere bu imkanları sağlıyor ancak onun ne şekilde kullanılacağı yine beşerin insafına kalmış. Merkez Bankaları Dijital Para Birimleri (Central Bank Digital Currencies: CBDC) ile para kavramını bütünüyle dijitalleştirmeye çok yakınız. Bu sayede uluslararası ticareti yeniden şekillendirmekten, despotizm ve totaliter rejimler ile mücadele etmeye, adaletsiz servet dağılımından, âtıl sermayenin potansiyelini açığa çıkartmaya dek sayısız inkişafata imza atmak mümkün. Diğer yandan aynı teknolojiyi her bir vatandaşın en ufak bir finansal faaliyetini kayıt altına alarak gözetim ile kontrol ve ötesinde bir müeyyide aracı olarak kullanmakta gayet olası.

Muktedirlerin elinden iktidar gücünü alarak yönetimsiz bir yönetişim fırsatını değerlendirmek, tarihin bize gösterdiği kadarı ile beşerin hırsına kurban olmaktan kaçamayacak bir ütopya gibi görünüyor. Diğer yandan hukukun iyi yanlarını hak edene vermesi için bu fırsat belki de elimizdeki son çare. Kim bilir; belki gelip geçici bir hülyanın tekerrür eden mısrasıdır sadece?