Ropörtaj: Öğretim Görevlisi / Mucit Doç. Dr. Halil Murat ÜNVER

Konu: Teknoloji, Eğitim, İş Dünyası.

Ropörtor: Av. Ali Erşin

Hocam, kısaca hayatınızdan bahseder misiniz?

Ben aslen Kırıkkale’liyim. Kırıkkale Lisesi’nden mezun olduktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümünü bitirdim. Daha sonra Kırıkkale Meslek Yüksek Okulu’nda göreve başladım. Bu sene 33. yılı doldurdum ve 34 yıldır çalışıyorum. Bu süre içerisinde yüksek lisans doktora yaptım. Aynı zamanda bir şirket kurdum. Hem şirkette bir takım özel elektrik makineleri ürettik, indiksiyon ocağı dediğimiz özel tasarım makineler yaptık, hem akademik çalışmalar yaptık. Benim şansım veya şansızlığım şu şekilde oldu: Bilgisayar donanımında hoca olmadığı için ve benim çıkışım da fakültede elektrik, elektroniğin bilgisayar kısmı olduğu için bilgisayar donanım hocalığına başladım.

Önce Yüksekokul ‘da, sonra da mühendislik fakültesinde, bilgisayar mühendisliği bölümünde. Kendi şirketimde elektrik-elektronikte çalıştım ama üniversitede bilgisayar mühendisliğinde çalışmak zorunda kaldım. Bu akademik yükselmeyi biraz geciktirdi, profesörlüğümüz biraz gecikti. Ama hem elektrik-elektronik mühendisliğinden hem de bilgisayar mühendisliğinden doçentliğimiz oldu. Elektrik-elektronik mühendisliğindeki doçentliğim elektrik elektroniğinin en zor alanlarından biri olan elektrik makinelerinde.

Bilgisayar mühendisliğindeki doçentliğim de bilgisayar mühendisliğinin en popüler alanlarından biri olan yapay zekâ konusunda. Elektrik, elektronikçiler fabrikaların otomasyonu üzerinde çalışırlar. Bilgisayarcılar da genel olarak hayatın her yerindeki otomasyonlar üzerinde çalışırlar. Mesela siz hukukçular olarak yazılımlar kullanıyorsunuz. Bunları bir bilgisayar mühendisi yazıyor. Postaneye gidiyorsunuz, bir yazılım var. Bunları hepsi de bilgisayarcılar hallediyor. Fabrikalardaki yazılımları ise elektrik elektronikçiler hallediyor. 1984’ten bu tarafa 40 senedir kod yazmanın içerisindeyim. Dolayısıyla hem süreci yaşayarak takip ediyorum hem de Gelecek planın ne olacağı hakkında da fikrimiz oluyor. Ona göre hazırlıklarımızı yapıp çalışmalarımızı yapıyoruz. Bu bir tesadüf değil, bilinçli bir seçimin sonucunda bu noktaya geldik. Hem de okulda ders veren hoca çok az. Maalesef bu çok değerli bir durum. Tabii devletimiz destekliyor. Özellikle teknoparkların kurulması ile birlikte öğretim elemanlarının şirket kurarak üretim yapması son yıllarda destekleniyor. Bu önemli bir gelişme ancak önemli bir husus var: Bir şeyin teorisini anlatmak, konuyu anlatmakla, o şeyi sahada uygulamak, ürün haline getirmek ve bunun da işletme yönetimini yapmak başka şeylerdir. Yani sizin konuyu biliyor olmanız, anlatabiliyor olmanız, o konu hakkında hatta ürün çıkartıyor olmanız onu pazarlayıp işletmede finans yönetimini gerçekleştirip piyasada var olmanızı gerektirmiyor.

İkinci sorumuza gelelim zaten siz bahsettiniz ama biraz daha detaylı çalışmanızdan bahseder misiniz?

Suriye’de ben bir fırın yapmıştım orada benim tercümanım Ermeni’ydi kendisi bir gün sordum senin mesleğin nedir dedim ben mucidim diye cevap verdi. O dönemde biraz böyle utanılacak bir şeydi. Yani ben mucidim demek kibir gibi biraz böyle enaniyet gibi algılanacak bir durumdu. Fakat onunla tanışmak benim fikrimi düşüncemi algımı değiştirdi. Bu adam patentleri olan bir mucitti. Yani şöyle bir şey söyle: eğer sizin patentleriniz varsa icatlarınız varsa tesciliniz varsa siz de bir mucitsinizdir. Benim de iki tane patentim var. Kısıtlı bir zaman var ve işgücü var, enerji var, kapasite var. Bunu doğru yerde kullanmamız gerekiyor. Şimdi biri benim ürünümü kopyalayıp bir yerde çalıştırıyorsa. Benim onu yakalama şansım yok. Kime sattığı hangi fabrikada çalışıyor gidip oraya girmem lazım, görüntülemem lazım, bu benim ürünüm demem lazım falan. Ama tabi ki sizin herkese satılan bir ürününüz varsa patentini almanız gerekiyor. Neden? Çünkü o ürünün takliti çıktığında siz onu kolaylıkla takip edebilirsiniz ve hakkınızı arayabiliriz. Yani bizim alanda bizim sektörde patentin koruyuculuğu olmadığı için ben patent mevzusuna çok fazla vakit harcamadım.

Hocam sizi çok farklı alanlarda gördük. Gerçekten öğrenci arkadaşlara örnek olması için burada size bunları yapmaya iten motivasyon kaynağı neydi ve motivasyon koruma nedenleri neydi?

Şöyle ben bir hikayemden bahsedeyim. On altı on yedi yaşımda kendi kendime düşünüyorum diyorum ki ya Rabbi, ne yapsam da sana olan borcuma şükredebilirim. Benim elimdeki imkanlar da çok iyiydi birçok insana göre. Yani durumumuz iyi derken böyle lüksten falan bahsetmeyiz. Bu bizim içimizde yoktur. Sonra dedim ki benim insanlar için bir şeyler yapmam lazım. Onlara ne kadar çok katkı sağlayabilirsem olumlu yönde o denli şükrümü yerine getirmiş olurum dedim. Ben öğrencilerime de onu söylüyorum. En başta kendinize faydanız olacak. Sonra ailenize sonra konu komşu sonra milletimize, ülkemize sonra mümkünse insanlığa faydamız olsun. Bunu mühendislikte yapmak kolay. Bakın bir makine yaptık. Her sene sekiz bin ton alüminyum boru üretiyor ve dünyaya satılıyor. Ne yapmış olduk biz hem insanların ihtiyacı olan o borunun üretimine bir katkı sağlamış olduk, hem de ülkemize döviz geliri temin etmiş, para kazandırmış hem de orada yüzlerce işçi ekmek yemiş oldu. Yani böyle baktığınız zaman işte bir fert olarak bir birey olarak biraz önce bahsettiğim vazifemi yerine getirmiş olmanın gönül rahatlığını yaşıyoruz. Aynı zamanda öğrenci yetiştiriyor öğrencilerime sadece teorik dersler değil aynı zamanda yaşanmışlıkları da anlatmaya çalışıyorum. Kendi kültürümüzü de anlatmaya çalışıyorum. Hassasiyetlerimizi de anlatmaya çalışıyorum. Yani biz bir mühendis yetiştirmenin yanında bir insan yetiştirmeye çalışıyoruz. Duyarlılıkları olan, hassasiyetleri olan incelikleri olan bir insan yetiştirmeye çalışıyoruz. O yüzden bir bana göre insan sahip olduğu her saniyenin her dakikanın kıymetini bilmeli ve her an bir şeyler üretmek için faydalı olabilmek için gayret etmeli. Kısacası ben de mucitlik var. Bilir kişilik var. İş güvenliği uzmanlığı, işliği eğiticiliği var usta öğreticilik var, makine yüksek lisans, doktora var, elektrik elektronik lisans diploması var. Bununla birlikte onlarca yarışma ödülleri var. Tek bir mesleğe bağlı kalmak doğru değil. Ben makinacılık ve makine mühendisliği yapabilirim, elektrik mühendisliği yapabilirim, elektronik mühendisliği yapabilirim bilir kişilik yapabilirim, iş güvenliği uzmanlığı yapabilirim, iş güvenliği eğitimi verebilirim, usta öğreticilik yapabilirim. Yani ben aç kalmam. Tabi ki bu çok önemli bir şey. Tek bir işe kanalize olursanız, gelecekte o işi yapacak zemini bulamayabilirsiniz. O zaman B planına geçebilmelisiniz C planına geçebilmelisiniz. Ben doğrudan imalatta çalışıyor, üretim tasarım yapıyor, işletme yönetimi insanlarla iş pazarlıkları yapıp sözleşmeler yapıp ve bunu hayata geçiyorum. Bunların hepsi aslında başka bir iş. Bu arada söylemeyi unuttum, benim işletme lisansım da var çünkü mühendislerin eksik olan taraflarından en önemlisi işletme.

Tabi genel olarak çalışmalarınızda hep güncel konular şu an öğrenciler için özellikle hangi alanlara yönelmesine uygun görürsünüz.

Şimdi şöyle söyleyeyim: bir ülkeye para getiren meslekler özellikle mühendislik grubudur. Parayı bunlar kazandır, para kazanıldıktan sonra para dağılır. Siz üretirseniz satarsınız. Elde ettiğiniz gelirle ihtiyaçlarınızı görürsünüz ve o sayede bütün toplum kazanç temin eder. İşte Almanya’nın özelliği budur. Yani Almanya tüm dünya makine satan teknolojik ürün satan ve Almanya her açıdan hukuku da çok iyidir. Eğitimi de çok iyidir. Her alanda çok iyi eğer para varsa zenginseniz siz iyi olursunuz para yoksa o zaman herkes birbirini bir şekilde aldatmaya dönebilir, sıkıntı olabilir.  Bizim üretken üretici insanlara ihtiyacımız üretebilen, insanlara ihtiyacımız ve üretebilen insanlarımızın üretim alanlarına yönelmesi gerekir. Bu biraz yaratılışla ilgilidir. Kişisel özelliklerle ilgilidir. Eğer kişisel özellikleri buna uygun değilse o zaman yapacak bir şey yok. Çünkü herkese ihtiyaç var. Her alanda yetişmiş insana ihtiyaç var ama mühendislik yapabilecek kimselerin başka bir işin gitmesi doğru değil. Mesela ilk yirmi binin tıp fakültesine gitmesi son derece yanlış. Zorlama ile ilerleyen bir şey. İş garantisi falan diye bakılmış. Sürekli sorgulamayı teşvik ederken, öğrencilerimize beyinlerini kullanmayı, akıllarını kullanmayı, bilgilerini kullanmayı teşvik ederken, tıp fakültesinde sadece ezbere yönelik bir eğitim sistemi var. Dolayısıyla siz ilk yirmi bine giren o zekayı yüksek zekalı öğrencileri, çalışkan, disiplinli öğrencileri, tıp eğitimiyle birlikte öldürüyorsunuz.

Özellikle gençler için teknoloji alanında çalışma yapmak isteyen herkese çalışma disiplini ve temelleri için nasıl adımlar atmalarını tavsiye edersiniz. Nasıl kazanılır hocam?

Şimdi şöyle bir şey var bugün. Tabii hepimiz ister istemez meraklıyız, sosyal medyada falan meraklanıyoruz. Yalnız yanlış şeylere meraklanıyoruz. Arkadaşımız ne yapmış, nereye gitmiş, kiminle konuşmuş gibi şeylere meraklanıyoruz. Halbuki bizim kendimizi nasıl geliştireceğimize meraklanmamız lazım. Yeni neler öğrenebiliriz bunlara odaklanmamız lazım. Bilgi açlığı ve öz disiplin bizim arkadaşlarımızı üstün başarılara götürür. Ders Çalışma Programı Ders çalışma disiplini edinmek aslında zor bir şey değil. Çok basit bir algoritmik bir yapısı var. Onu uyguladığı zaman bu işi kolaylıkla halledebiliyorsunuz. Bu olmaksızın sadece haz odaklı ve sadece bekleyerek bir yere varmak mümkün değildir. Bu süreç insanı tabii olarak bir yere götürür. Siz ilgilendikçe, hangi konuları daha çok merak ediyorsanız o alana yönelmelisiniz. Yani şimdi buradan oturup da sen şu alanı çalış diyemeyiz kimseye. Çünkü kendisi bile diyemez. Önce o konulara girecek, onları inceleyecek bakacak ondan sonra diyecek acaba şunun şurası nasıl olur, bunu şöyle yapsak nasıl olur? Şunu da şöyle eklesek falan dedikçe o alanda odaklanmaya başlayacak. Diyecek ben bundan keyif alırım. O zaman ben buradayım. Sonra da bunları düşünmeye başlar. Hangi sektörde çalışmak istediğine karar verir. Şimdi siz o firmaya ciddi bir katkı sağlayacaksınız ki sağladığınız katkının bir kısmını onlar size maaş olarak ödeyecektir. Siz hak ettiğinizden fazlasını orada alma durumuna düşerseniz o zaman sizinle çalışmak istemezler. Bu gerçek bu önemli bir gerçek. O yüzden arkadaşlarımızın istekli çalışmayı ve sürekli kendini geliştiren, üstüne koyan bir yaşam tarzını benimsemeleri lazım. Fedakârlık gerekiyor, şöyle bir şey var: Öğrencilerimiz buraya kendinizi mühendislik bilimine ya da bilgisayar bilimine adamak için gelmiyor. Siz buraya bir meslek öğrenmek ve kendiniz için daha iyi yaşam koşulları elde etmek için geldiniz. Yani fedakâr olacağız her şeyi dengeli yapacağız.

Halil Hocamıza tüm tavsiyeleri için teşekkür ederiz. Öğrencilerimize tavsiyelerinin faydalı olacağına eminiz. Herkese kolaylıklar dileriz.

Röportör: Ali ERŞİN (LL.M.) / Hukuk ve Bilişim Dergisi Genel Koor.

Yapay Zeka ve Robot Hukuku alanındaki tüm Blog yazılarımız için bağlantıya tıklayınız.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi TÜRKMEN ile gerçekleşen ropörtajımız için: https://www.hukukvebilisimdergisi.com/roportaj-atolye-uskudar/