
Yapay Zekanın Ürünlerinin Fikri Mülkiyet Hukuku Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Yazar: Av.Zeynep Ebrar Kaya
Giriş
Teknolojinin hız kesmeyen ilerlemesi sonucunda artık insan ürünü olan ürünlerin yani yapay zekanın da kimilerine kendi öğrendikleri kapsamında yeni ürünler üretir olmuştur. Yapay zekâ kendi ürünlerini derin öğrenme, makine öğrenmesi sonucu elde ettiği çıktılar ile üretmektedir. Şiir, roman, şarkı sözü yazan, müzik besteleyen hatta ürünler için tasarımlarda bulunan yapay zekalar mevcuttur. Henüz yapay zekâ hakkında dahi net hukuki düzenlemeler yokken bir de yapay zeka tarafından üretilen ürünler ortaya çıkmıştır. Doktrinde yapay zekanın ürettiği ürünler üzerindeki hak sahipliğinin kimde olacağı konusu tartışmalıdır. Ortak ve ağırlıklı bir görüşün mevcut olduğunu belirtmekse çok da doğru olmayacaktır.
Yapay Zekânın Kişilik Hakları
Kişilik Hakkı Nedir?
Kişilik kavramı, hukukça korunan kişiye bağlı değerlerin bütününüifade eder. Kişi olmanın bazı hukuk yükümlülükleri ve hakları vardır. Kişiler irade açıklayabilirler; hukukî işlemler yapabilirler; malvarlığına sahip olabilirler; hak ve borç altına girebilirler; mahkemeler huzurunda davacı ve davalı olabilirler. Özetle kişi hak ve borçlara ehil olabilen kişidir.
Türk hukukunda iki çeşit kişi vardır. Gerçek kişi ve tüzel kişi. Gerçek kişi, doğal varlık olarak bireyleri ifade ederken, tüzel kişi ise hukuken varlık taşıyan ve bireyler gibi hak ve yükümlülükleri olan ama gerçek kişiler gibi maddi varlık olmayan örgütlenmeleri ifade eder.
Gerçek kişi, doğumla birlikte hakları ve yükümlülükleri olan, yaş, cinsiyet, vatandaşlık gibi kişisel özelliklere sahip olan bireyleri ifade eder. Gerçek kişinin hak ve yükümlülükleri doğrudan kendisine aittir ve kişisel olarak kullanılır.
Tüzel kişi ise, hukuken tanınan ve belirli amaçlar doğrultusunda kurulan örgütlenmeleri temsil eder. Vakıf, dernek, şirket gibi kuruluşlar tüzel kişilik kazanabilirler. Tüzel kişilik, bu örgütlenmelerin bağımsız bir varlık olarak hak ve yükümlülüklere sahip olmasını sağlar. Bu varlık, gerçek kişiler gibi hukuki işlemlerde bulunabilir, mal edinebilir ve dava açabilir.
Yapay Zekanın Kişilik Sorunu
Gelişen teknoloji ile yapay zekâ hayatımızın her alanında yer almaya başlamış olmakla beraber küresel çapta kendisine bir kişilik atanmamıştır. Çok fazla düzenleme mevcut olmamakla beraber, yapay zekanın hakları genel çerçevede yazılım sahiplerine aittir.
Türk Hukuk doktrininde yapay zekâ için atanan kişilik çerçevesi, günümüzün hızla gelişen teknolojik ortamında önemli bir konu haline gelmiştir. Ancak, Türk Hukuku’nun bu alandaki net bir yapılanması henüz tam olarak oluşmamıştır. Bununla birlikte, yapay zekanın hukuki statüsü ve ona atfedilebilecek haklar ve yükümlülükler konusunda bazı tartışmalar ve öneriler bulunmaktadır.
Öncelikle, yapay zekanın Türk Hukuku’ndaki mevcut kişilik çerçevesi içinde nasıl değerlendirileceği tartışmalıdır. Bazı hukukçular, yapay zekanın tüzel kişilik statüsünde değerlendirilmesini savunurken, diğerleri ise yapay zekaya sadece sınırlı bir hukuki statü tanınması gerektiğini öne sürmektedir.
Yapay zekaya tüzel kişilik statüsü verilmesi durumunda, ona bazı hak ve yükümlülüklerin tanınması gündeme gelebilir. Örneğin, yapay zekanın yaptığı işlemlerden dolayı sorumluluk taşıması, mülkiyet haklarına sahip olması veya hukuki işlemlerde bulunabilmesi gibi konular tartışılabilir.
Diğer bir yaklaşım ise yapay zekaya sınırlı bir hukuki statü tanınmasıdır. Bu durumda, yapay zekâ bir nevi araç olarak değerlendirilir ve ona sadece belirli işlevler ve sorumluluklar yüklenir. Örneğin, yapay zekanın ürettiği eserlerin fikri mülkiyet hakları sahibinin olduğu kabul edilebilir[1].
Ancak, yapay zekâ alanındaki hukuki düzenlemeler ve bu konudaki akademik çalışmalar halen gelişme aşamasındadır ve net bir çerçeve henüz oluşturulmamıştır. Gelecekte yapılacak çalışmalar ve olası yasal düzenlemeler, yapay zekanın hukuki statüsü ve ona atfedilen hak ve yükümlülükler konusunda daha net bir yol haritası çizebilir.
Yapay zekâlı varlıklar için ortaya atılan bir diğer görüş Roma hukukunda mevcut olan kölelik kurumundan hareketle geliştirilmiş olan kölelik modelidir. Özgürlük durumunu çağdaş hukuktan farklı değerlendiren Roma hukukunda eşya sayılan köle statüsündeki insanların ancak ve ancak özgür yurttaşlar olan ingenuus adına ve onun yetkisi kapsamında hareket ederek üçüncü kişilerle işlem yapabildikleri; ancak kendi ad ve hesaplarına hak ve yükümlülük sahibi olamadıkları kölelik sistemi, malikin köle üzerindeki egemenliğinden kaynaklanmaktadır[2].
Yapay zekaya kişilik atfedilmesi konusunda en çok yankı uyandıran görüş ise yeni yeni yeşillenmekte olan elektronik kişilik görüşüdür. Elektronik kişilik hakkında euRobotics raporuna göre yapay zekaya insana özgü bir kişilik modeli atfedilemez ve atfedilmemelidir. Ancak söz konusu durum yapay zekâ için ayrıca bir kişilik, hukuki statü yaratılmasına engel değildir. Zira yapay zekâ için bir hukuki statü yaratılmaması halinde birçok hak kaybı gündeme gelebilecektir, gelmektedir.
Otonom olarak karar verebilen ya da insanlarla etkileşime geçebilen yapay zekalı makinalar için özel bir sicile tescille kazanılan ve belirli hak ve yükümlülüklere sahip olma imkânı veren, çeşitli tarafların (kullanıcılar, satıcılar üreticiler vb.) sorumluluklarının bir araya getirildiği, tüzel kişiliğe benzer bir kişilik şeklinde elektronik kişiliğin geliştirilmesi düşünülebilir. Yine söz konusu görüşe göre, yapay zekâlara verilecek bu elektronik kişilikle beraber yapay zekâların, ilk aşamada üreticilerden ve kullanıcılardan alınabilecek paralarla belirli bir malvarlığına sahip olması mümkün kılınabilir. Böylelikle yapay zekâ bir hatası ile sebep olduğu zararı belli bir miktar ile karşılayabilir. Veyahut kendisine verilen bir zarar yapay zekanın sahip olduğu malvarlığına aktarılmak üzere maddi olarak karşılanabilir.
Dünya üzerinde bu konuda en yeni hukuki güncellemeyi Estonya’nın yaptığından söz edilebilir. Estonya Hükümeti, yapay zekanın önümüzdeki bir iki yıl içerisinde eşya statüsünden çıkacağını; yapay zekanın yasal bir statüye tabi tutulacağını belirtmiştir. Yapay zekanın yasal bir statüsü olması neticesinde yapay zekanın bir kazaya karışması halinde sorumluluğunun nasıl düzenleneceği gibi birçok sorunun tespitinin kolaylaştıracağını açıklamıştır.
Kanaatimizce yapay zekaya atfedilmesi için en uygun kişilik modeli elektronik kişilik modelidir. Bu sayede yapay zekâ eylemlerinden sorumlu olurken yapay zekaya atfedilen kişilik sebebiyle eylemlerinin sonuçlarını karşılayabileceği bir maddi havuz oluşturan sahiplerinin de bir noktada sorumluluklarının olacağı bir sistem en makul sistemdir.
Eser Nedir?
FSEK m.1/B’de eser kavramı “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini,” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkılarak bir ürünün FSEK kapsamında fikir ve sanat eseri olarak değerlendirilebilmesi için dört temel unsurun mevcut olması gerektiği kabul edilmektedir13: (i) Ortada bir fikir ve sanat ürünü bulunmalıdır. (ii) Bu fikir ve sanat ürünü sahibinin hususiyetini taşımalıdır. (iii) Ortada fikir olmanın ötesine geçmiş, şekillenmiş bir ürün bulunmalıdır. (iv) Ürün, FSEK’te öngörülen eser türlerinden birine dahil olmalıdır[3].
FSEK dört adet eser grubu saymıştır. İlim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri olarak sayılan bu eser gruplarından birisine dahil olmasını istemiş, böylelikle sınırlı olarak sayma yoluna gitmiştir.
İlim ve edebiyat eserleri çeşitli kategoriler altında tanımlanmıştır. Bu eserler arasında dil ve yazı ile ifade edilen eserler, bilgisayar programları ve bunların hazırlık tasarımları bulunmaktadır. Ayrıca, yazılı koreografi eserleri, pandomimalar gibi sözsüz sahne eserleri de ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmaktadır. Teknik ve ilmi mahiyetteki fotoğraf eserleri, haritalar, planlar, projeler gibi görsel nitelikteki eserler de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ancak, bir bilgisayar programının arayüzüne temel oluşturan düşünce ve ilkeler ile temel oluşturan diğer düşünce ve ilkeler eser sayılmamaktadır. Dolayısıyla, ilim ve edebiyat eserleri, geniş bir yelpazede dil, yazı, görsel ve sahne sanatları gibi farklı alanlarda ifade edilen ve insan düşüncesinin ürünü olan eserleri kapsamaktadır[4]. Musiki eserleri, her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir[5].
Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan ve çeşitli sanat dallarını kapsayan bir kategoriyi temsil eder. Bu eserlerin çeşitli örnekleri şunlardır:
- Yağlı ve suluboya tablolar, resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler gibi çeşitli tekniklerle yapılan resimler.
- Heykeller, kabartmalar ve oymalar gibi üç boyutlu sanat eserleri.
- Mimarlık eserleri, mimari tasarımlar ve yapılar.
- El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler, süsleme sanatı ürünleri, tekstil ve moda tasarımları gibi el emeği ürünler.
- Fotoğrafik eserler ve slaytlar, fotoğraf sanatının çeşitli alanlarına ait eserler.
- Grafik eserler, çeşitli grafik sanatlarının ürünleri.
- Karikatür eserleri, mizahi ve çizgisel olarak ifade edilen eserler.
- Her türlü tiplemeler, farklı karakter ve kişilikleri betimleyen eserler.
- Ayrıca, krokiler, resimler, maketler, tasarımlar gibi endüstriyel amaçlarla kullanılan eserlerin, düşünce ve sanat eserleri olması sıfatını etkilemediği belirtilmektedir. Bu madde, güzel sanat eserlerinin geniş bir yelpazede çeşitlilik gösterdiğini ve sanatın farklı alanlarını kapsadığını vurgular[6].
- Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir[7].
İşleme ve Derleme Eserler
Kanun m. 1/B-c’de işlenme eserin, m.1/B-d’de derleme eserin tanımını ve unsurlarını belirtirken, m.6 ise işlenme ve derleme eser kapsamına giren eser kategorilerini saymaktadır[8]. İşlenme eserlerde, önceden meydana getirilmiş olan bir esere bağımlı olan, asıl eserin özelliklerini yansıtmasının yanında işleyenin de hususiyetini taşıyan yeni bir eser söz konusudur. Başka bir deyişle işlenme eserler çifte hususiyet taşımaktadır. İşlenme eserde, asıl eserin özellikleri korunmalı, asıl eser ile olan ilgi açıkça belirtilmeli ve eser işleyenin hususiyetini taşımalıdır. İşlenme eser asıl eseri muhafaza etmeli ve asıl eseri yansıtmalıdır.
Derleme eserlerde, sahibinin hususiyeti söz konusu değildir, asıl eserden yararlanma ve asıl esere bağlı olma şartı da yer almamaktadır. Burada belirleyici olan unsur “düşünce yaratıcılığı sonucu” eserin meydana gelmesidir. Örneğin, veri tabanları derleme eserlerdendir. Yargıtay ve ihtisas mahkemesi kararlarına göre belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler de derleme eserler kapsamındadır.
Kimler Eser Sahibi Olabilir
Kanun m.1/B-b bendi eser sahibini “Eseri meydana getiren kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere sahiplik eseri meydana getirme sonucu kazanılan bir sıfattır. Nilsson’a göre, eser sahibi, yaratıcı gücünün özelliğini meydana getirdiği fikri ürününe yansıtan şahıstır[9]. Ateş’e göre, bir eseri, fikri faaliyeti neticesinde ortaya çıkaran kişiye eser sahibi denir[10]. Hususiyeti haiz olan fikri ürünün meydana getirilmesiyle buna bağlı mali ve manevi haklar doğacaktır. Eserin yaratılması hukuki bir fiil, maddi bir eylemdir. Bu nedenle eser sahibinin, bu sıfatı haiz olup haklardan yararlanabilmesi için fiil ehliyeti aranmamaktadır. Bir eserin meydana getirilmesinde eser sahibine katkı sağlayan/yardım eden kişilerin eser üzerinde sahiplik sıfatı bulunmamaktadır. Eser, tek bir kişi tarafından meydana getirilebileceği gibi birden fazla kişi tarafından da meydana getirilmiş olabilir.
Birden çok şahsın fikri çabası sonucu meydana gelen eserler ya oluşturuldukları andan itibaren ayrılmaz bir bütün teşkil ederler ya da birbirinden bağımsız olan ayrı ayrı eserler meydana getirildikten sonra sahiplerinin iradeleriyle bir araya getirilerek bir bütün oluşturulur ve böylece yeni bir eser meydana getirilir. Birlikte eser sahipliği iştirak ve müşterek eser sahipliği olmak üzere kanunda iki ayrı başlık altında düzenlenmiştir[11].
Birden fazla kimsenin bir araya gelerek vücuda getirmiş oldukları eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa eser sahibi, eseri meydana getiren kişilerin birliği olup burada iştirak halinde eser sahipliği söz konusudur[12]. r. İştirak halinde eser sahipliğinde birliğin meydana gelmesi birden fazla kimsenin iştirak halinde çalışmaya dair rızalarının varlığını şart kılar. Kanuna göre sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır[13]
Kanun 9. maddesinde müşterek eser sahipliği düzenlenmiştir. Hükme göre birden fazla eser sahibinin bir araya gelerek vücuda getirmiş olduğu eserin kısımlara ayrılması mümkün ise her biri meydana getirmiş olduğu kısmın sahibidir. Yani aslında müşterek eserde her bir kısım onu meydana getiren sahibinin hususiyetini taşır. Yargıtay da müşterek eser sahipliğini tespit ederken eserin kısımlara ayrılıp ayrılmaması kıstasını baz almıştı[14]. Müşterek eser sahipliğinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Müşterek eserde koruma süresi her hak sahibi için ayrı ayrı değerlendirilmektedir.
Yapay Zekanın Eser Sahipliği
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında yapay zekanın kişilik sahibi olmaması sebebiyle eser sahibi olamayacağı sabittir. İlgili konuyu bir karar ile daha net şekilde açıklayacağımız kanaatindeyiz.
“Dabus” Kararı ve Yapay Zekanın Kişilik Sahibi Olması
Dr. Stephen Tahler’ın geliştirdiği yapay zekâ Dabus’tur. Ve birçok ülkede Dabus adına patent başvurusunda bulunmuştur. Dr. Stephen kendi geliştirdiği yapay zeka olan Dabus’un insan müdahalesi veyahut yönlendirmesi olmadan yeni fikirler üretebildiği ve bu fikirlerin Dabus’a ait olması gerektiği iddiasında bulunmuştur.
Dabus’un nöral ağları iki şekilde çalışmaktadır; birinci hiçbir insan müdahalesi olmadan yeni fikirler üretirken bir diğeri daha önceden üretilen fikirleri geliştirmektedir. Dabus’un bu sistem sayesinde ilk buluşu yiyecek içecek saklamak için “Fractal Container (Fraktal Kap)” adı verilen günümüzde herkesin evinde mevcut olan saklama kaplarının farklı bir versiyonudur. Fraktal Kap’ı diğer saklama kaplarından ayıran özelliği ise birkaç saklama kabının üst üste koyularak kenetlenmesi ve hem taşınmasının kolaylaşması hem de içine koyulan şeyin ısısının korunması seviyesini arttırmasıdır. Dabus’un bir diğer buluşu ise acil durumlar için uyarı ışığı olarak tasarlanmış “Neural Flame (Sinirsel Alev)”dir.
Dr. Stephen Tahler, Dabus’un patentlenebilir özellikleri taşıyan söz konusu buluşları için İngiltere, Avusturalya, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Patent Ofislerine başvurucu olarak kendisini gösterip, buluş sahibi olarak da Dabus’u yazarak patent başvurusunda bulunmuştur. Buluş sahibi olarak bir yapay zekanın gösterilmesi ise patent başvurularının reddedilmesinin esas sebebi olmuştur.
Dr.Stephen Tahler öncelikle Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi (UKIPO)’ne, buluş sahibi olan Dabus adına 2018 Kasım ayında başvuruda bulunmuştur. Dr.Stephen yaptığı başvurunun gerekçesi olarak; buluş sahibi olmanın yalnızca gerçek kişilere indirgenmemesi gerektiğini, bu hakkın buluş meydana getirmede beceri sahibi olan her varlığa tanınması gereken bir hak olarak geniş yorumlanması gerektiğine dayandırmıştır. Ayrıca bir yapay zekanın buluş sahibi olduğu durumlarda söz konusu buluş için yapay zekanın sahibinin patent başvurusunda bulunmaya yetkili olacağını belirtmiştir[15].
Yapay Zekanın Hakları
Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi, Dr.Stephen’ın başvurusu üzerine Ekim 2019 yılında Patent Uygulaması Kılavuzuna “Patent başvurusunda belirtilen buluş sahibinin bir yapay zeka olduğu durumlara, Şekli İncelemem Denetçisi buluş sahibi bilgisinin değiştirilmesini talep etmelidir. Bir yapay zekanın buluş sahibi olarak kabul edilmesi mümkün değildir çünkü bu yasaların gerektirdiği gerçek bir işiyi karşılayamaz bu koşulların sağlanmamasının sonucu, başvurunun 1977 tarihli Patent Kanunu’nun 13(2) bölümü uyarınca geri çekilmiş sayılmasıdır.” Eklemesini yaparak yapay zekanın buluş sahibi olarak patentlemenin gerçekleştirilmesinin önünü kapatmıştır.
Böylelikle 4 aralık 2019 tarihinde 1977 tarihli Patent Kanunu m.13(2) uyarınca söz konusu başvuru geri çekilmiş sayılmıştır. Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi bu kararının gerekçesi olarak ise şu hususları göstermiştir:
1) Patent başvurusunda buluş sahibi olarak gerçek kişi yer almalıdır. Yapay zekâ gerçek kişi şartını sağlamadığından buluş sahibi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
2) 1977 tarihli Patent Kanunu madde 13/2 uyarınca başvuru sahibi buluşların mucidi olduğuna inandığı kişiyi ve bu kişinin patent alma hakkını nasıl edindiği konularında yeterli tespiti yapamamıştır.
3) Yapay zekânın bir hak ehliyeti yoktur.
4) Yapay zekâ bir başkası adına haklarını devretmeye ehil değildir[16].
Dr. Stephen Tahler bu karar neticesinde ilk derece mahkemesi nezdinde başvuruda bulunmuştur. Patent Uygulaması Kılavuzu’na başvurusu sonrasında eklenen maddenin kendisinin adil yargılanma hakkından mahrum kalmasına sebep olduğunu belirtmiştir. İlk derece mahkemesi Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi ile aynı yönde olarak, patent başvurusundan bulunma hakkında yalnızca kişilere ait olduğu ve Dabus’un ne gerçek kişi ne de tüzel kişi sayılamayacağını gerekçe göstererek Dr.Satephen Tahler’ın başvurusunun reddinin hukuka uygun olduğuna dair karar vermiştir.
Birinci derece mahkemesi Dr.Stephen Tahler’ın başvuru yapmaya ehil kişi olmasına rağmen Dabus’un ne gerçek ne de tüzel kişi olmaması hasebiyle buluş sahibi olarak, kendi adına patent başvurusu yapmak için Dr.Stephen’ı yetkilendiremeyeceğini bu sebeple de Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisinin kararının yerinde olduğunu vurgulanmıştır.
Dr.Stephen ilk derece mahkemesinin kararının da yerinde olmadığından bahisle Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi nezdinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi başvuruyu incelerken üç başlık üzerine yoğunlaşmıştır:
- Patent Kanunu gereği başvuru sahibinin gerçek kişi olması zorunlu mudur?
- Patent Kanunu m.13 neyi ifade etmektedir, bu madde uyarınca başvuru sahibi gerçek kişi olmak zorunda mıdır?
- Patent Kanunu m.13(2) düzenlemesine dair Dr.Stephen Tahler’ın ileri sürdüğü görüşlere doğru yanıt nedir?[17]
Birleşik Krallık Yüksek Mahkeme hakimleri Arnold, laing ve Briss ilk soruya oybirliğiyle Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet ofisi ve birinci derece mahkemesi kararına eş yönlü olarak buluş sahibinin gerçek kişi olması gerekmektedir bu sebeple Dabus’un buluş sahibi olmayacağı yönünde yanıt vermiştir.
İkinci ve üçüncü soruda ise oybirliği sağlanamamış, oyçokluğu ile karar verilmiştir. Hakim Briss muhalif görüş belirtmiştir. Dava konusu başvuruya konu Patent kanunu m.13(2) uyarınca başvuru sahibinin belirtilmesinde dürüstlük ve iyi niyet kurallarını aşmayan hataların başvuru sahibinin petent almasını engellemeyeceği ancak Dr.Stephen
Başvuruyu yaparken buluş sahibi olarak Dabus’u gösterirken kendi subjektif görüşünü ifade etmiş bulunsa da söz konusu başvurunun Patent Kanun’unun da yer alan buluş sahibine dair özellikleri taşımadığı fikir çokluğu olarak belirtilmiştir.
Dr.Stephen Tahler “ağacın sahibi ağacın meyvelerinin de sahibidir” argümanını belirterek 1977 tarihli Patent Kanunu m.13(2/b) düzenlemesine göre başvuru sahibi, buluş sahibi değil ise kendisine patent verilme hakkının bulunduğuna dair bir beyanda bulunabileceğine dair maddeye dayanmıştır. Bu sebeple Dabus’un buluş sahibi olduğu patent hakkından kendisinin de faydalanabileceğini belirtmiştir. Muhalif hakim Briss Dr.Stephen’ın gerçek buluş mucit olması dolayısıyla başvuru sahibi sıfatına sahip olarak Patent Kanunu m.13(2/b) düzenlemesine göre patent alması gerektiği yönünde oy kullanmıştır. Kaldı ki “ağacın sahibi ağacın meyvelerinin de sahibidir” argümanın maddi varlığa haiz mallar üzerinde haklar için geçerli olacağı; fikri mülkiyet hakları gibi gayri maddi varlıklar açısından söz konusu olamayacağı da belirtilerek , hakim Arnold ve Laing’in aksi yönde oy kullanması neticesinde Dr.Stephen Tahler’ın buluşların başvuru sahibi sıfatına haiz olabileceğine dair yeterli temellendirmenin sunulmaması sebebiyle 21 Eylül 2021 tarihinde oy çokluğuyla Dr. Stephen Thaler’ın temyiz başvurusu reddedilmiş, ilk derece mahkemesi kararını onanmıştır.
Konuyu Türk hukuku bakımından ele alacak olursak da benzer bir sonuç ile karşılaşacağız Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre de bir eser ancak gerçek kişiye ait olabilir. Böylelikle yapay zekanın eser, buluş sahibi olarak ele alınmasının önüne geçilmiş bulunmaktadır.
Aslında sorunun köküne inildiği zaman yapay zekanın bir kişilik sahibi olmaması neticesinde hak ve sorumluluk alamaması hasebiyle buluş sahibi olamamaktadır. Dabus gibi bir yapay zekanın buluş sahibi olarak anılabilmesi için öncelikle bir hak ve yükümlülük sahibi olması yani hukuken bir kişilik atfedilmesi gerekmekte. Daha sonrasında FSEK vb. kanunlarda yer alan düzenlemeler güncellenerek yapay zekaya atfedilen kişiliklerinde bir eser, buluş sahibi olarak anılmasının yolu açılması gerekmektedir.
Yapay zekanın nasıl bir kişilik sahibi olabileceği ise doktrinde tartışma konusudur. Yapay zeka hukuken öncelikle bir eşya olarak kabul edildi. Kendi başlarına hissetme yetenekleri olmaması sebebiyle kişilik atfedilemeyeceği görüşü ağırlıklı olarak ele alındı. Ancak ileri seviye geliştirilmiş bir yapay zekanın kişilik kazanabilmesi hakkında düzenlemelerin yapılması gerektiği görüşü doktrinde yankı uyandırmaya başlamıştır. Keza yapay zeka sadece amaca hizmet eden bir alet gibi eşya statüsünde yer almamaktadır. Öğrenebilen, kendisini geliştirebilen varlıklardır.
Bunun üzerine doktrinince bir başka görüş olarak kölelik görüşü ortaya atılmıştır. Söz konusu görüşe göre yapay zekâ bir insan emeği sonucu ortaya çıkmasından dolayı üreticinin malı olarak değerlendirilmelidir. Ve eğer yapay zekaya bir kişilik atfedilecekse insanlar tarafından üretilmeleri sebebiyle köle statüsünde yer almalıdırlar. Çünkü yapay zekanın var olma vasıfları üretici olan bir insan tarafından verilmiştir. Ve bir köle ancak efendisinin izniyle, isteğiyle hareket edebilmektedir. Bir yapay zeka içinde benzer durum söz konusudur. Sadece efendisinin/kullanıcısının isteği ve izni ile hareket edebilmekte kendi başına izin verilmedikçe karar alamamakta, harekete geçememekte yani hukuki bir sonuç doğuramamaktadır.
Sonuç
Halihazırda bulunan düzenlemeler ışığında yapay zekanın eser sahibi olamayacağı nettir. Sonuç olarak, yapay zeka tarafından üretilen eserlerin hukuki statüsü ve bu eserlerin sahibi olabileceği kişilik hakları konusunda net bir çerçeve oluşturulması gerekliliği ön plana çıkmaktadır.
Görüldüğü üzere, yapay zeka tarafından üretilen eserler, geleneksel eserlerden farklı bir niteliğe sahiptir. Bu eserlerin, yapay zekanın programlama ve öğrenme süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, bu durum yapay zeka tarafından üretilen eserlerin hukuki statüsünü belirlemede karmaşıklık yaratabilir.
Yapay zekanın kişilik haklarını ve eser sahibi olma potansiyelini ele alırken, mevcut hukuki çerçevenin esnekliği ve adapte edilebilirliği önemlidir. Yapay zekanın eser sahibi olma potansiyeline ilişkin olarak, mevcut hukuki yapıların güncellenmesi ve yapay zekanın ürettiği eserlerin tanınması gerekliliği açıktır.
Bu bağlamda, yapay zeka tarafından üretilen eserlerin hukuki statüsünün netleştirilmesi ve bu eserlerin sahibi olabileceği kişilik haklarının tanınması için hukuki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca, yapay zekanın etik ve sosyal boyutları da dikkate alınarak, yapay zeka tarafından üretilen eserlerin adil bir şekilde değerlendirilmesi ve sahiplenilmesi için uygun bir çerçevenin oluşturulması önemlidir. Bu noktada, teknolojinin hızla geliştiği ve değişen dünya koşullarına uyum sağlayan esnek hukuki yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir.
Zeynep Ebrar KAYA’nın Dünya’nın İlk Robot Avukatı isimli yazısını okumak için bağlantıya tıklayınız.
Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin 13. Sayı’sındaki “Metaverse’te Kişisel Verilerin Korunması” isimli yazıyı bağlantıdan okuyabilirsiniz.
Yazar: Av.Zeynep Ebrar Kaya
[1] ÖZKAN ŞAHİN, Gizem; ŞAHİN, Çağatay; İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 13(1): 110-128 (2022), sfy.117-118
[2] KARADENİZ ÇELEBİCAN, Özcan: Roma Hukuku, Yeni Medenî Kanun’a Uyarlanmış 13. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, sfy.135-136.
[3] TEKİNALP Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, sfy. 103.
[4] FSEK m.2
[5] FSEK m.3
[6] FSEK m.4
[7] FSEK m.5
[8] 4FSEK m.1/B-c: “İşlenme eser: Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini, ifade eder”.
FSEK m.1/B-d: “Derleme eser: Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri, ifade eder”
FSEK m.6: “Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir: 1. Tercümeler; 2. Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi; 3. Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması; 4. Musiki aranjman ve tertipleri; 5. Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması; 6. Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması; 7. Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi; 8. Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi (İlmi bir araştırma ve çalışma mahsulü olmayan alelade transkripsiyonlarla faksimileler bundan müstesnadır.); 9. Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması. 10. (Ek: 7/6/1995 – 4110/3 m.) Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması; 11. (Ek: 7/6/1995 – 4110/3 m.) Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (Ancak, burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyalin korunması için genişletilemez) (2) İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve İşleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır”.
[9] NİLSSON ; Gül Okutan, Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda Tüzel Kişinin Eser Sahipliği Sorunu, Prof. Dr. Uğur Alacakaptan’a Armağan Cilt II, İstanbul, 2008, s. 484.
[10] ATEŞ ;Mustafa, Fikri Hukukta Eser Sahipliği, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2012, s. 13.
[11] KARACA, Uğur; KARATAŞ, Esra; MALTEPE ÜNİVERSİTESİ • Hukuk Fakültesi Dergisi • 2022 / 1, Y.: 2022 – S.: 1 • s.: 17-50, sfy.35.
[12] FSEK m.10
[13] İstanbul 1. Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, 2018/396 E., 2020/45 K., K.T. 28.1.2020 “5846 sayılı yasanın 8/III. maddesinde düzenlenmiş olduğu üzere;” Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler, Madde uyarınca sinema eserlerinde eser sahiplerinin oluşturduğu birliğe hangi hükümlerin uygulanacağı belirtilmemiş olsa da somut olaya konu dizinin her bölümünün birbiriyle bağlantılı olması ve ayrılmaz bir bütün teşkil etmesi sebebiyle iştirak halinde eser sahipliği söz konusu olacak ve bu birliğe adi şirket hükümleri uygun düştüğü ölçüde uygulanacaktır”.
[14] Yargıtay 4. HD, 1987/9793 E., 1988/3227 K., 29.03.1988 K.T.“Eğer birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse ve her kısım ayrı bir kimse tarafından meydana getirilmişse müşterek eser sahipliğinden söz edilebilir. Bunun şartlarını birden fazla kısımlardan meydana gelen bir fikir veya sanat eserinin varlığı, bu eserin her kısmının bağımsız bir varlığa sahip olması ve ayrı ayrı kimseler tarafından meydana getirilmesi şeklinde sıralayabilir. Bağımsız kısımlardan anlaşılması gereken husus her bölümün ayrı olarak maddi biçimde değerlendirilme imkânının mevcut olmasıdır. FSEK. nun 9. maddesi hükmüne göre eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin yayınlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf haklı bir sebep olmaksızın iştirak etmezse mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır”.
[15] https://iprgezgini.org/2021/11/17/birlesik-krallik-yuksek-mahkemesinden-dabus-karari-yapay-zeka-bulus-sahibi-olarak-kabul-edilemez/ (E.T. 17.05.2024)
[16] http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/Dergi/Dergi142/348/#zoom=z (E.T. 17.05.2024)
[17] https://istanbulbarosu.org.tr/files/komisyonlar/yzcg/2022eylulbulten.pdf (E.T. 15.05.2024)